27 Aralık 2014 Cumartesi

Bebeğim bana baktığında ne görüyor?



Bugün sametle oyun oynarken hadi dedim bi fotoğraf çekiyim gene çok tatlı haylaz . Önce ikimizde ekrana baktık öyle çektim ,sonra onu yanağından öperken çektim sonra tuhaf bi şekilde o da benim yanağıma uzandı kendi çapında öptü sonra gözlerimin içine baktı ışıl ışıldı . Anlam veremedim .bunu benim oğlum hissederek mi yapmıştı ? Yoksa o an beni bi ısırası mı gelmişti ? Çok tuhaf oldum hele öptükten sonraki  o bakışı yokmu içime işlendi .sonra aklıma takıldı günlük rutin bebek bakmacasından çıkıp onun gözüyle bakmaya çalıştım kendime . Bana bakınca ne görüyordu , ben nasıl bir anneydim onun gözünde , neler hissediyor , huzurlu mu ? Bi sürü şey işte 7. Ayına da girmek üzere beni tanıyordur artık canım derken internette küçük bi yoklama yaptım meğersem bebekler 6. Aydan sonra başlarlarmış annelerini tanımaya sakın demeyin kız benimki erkenden tanımaya başladı diye ,gülücükler atmaya başladı diye.gak desem güldü guk desem sırıttı diye onlar ' sosyal gülümsemeymiş' ama şuan baktığında artık sebep sonuç ilişkisi kurabiliyorlar ve annelerine bağlılıkları da giderek artıyormuş ve 12. ayda da tavan yapıyormuş. . Bu 6. Ayda gerçekten var bi keramet ya da  böle birşey dikkatimi çektiği için daha bi dikkatle inceliyorum ondan da olabilir .ama sanki samet bana daha bir anlamlı bakıyor , böyle bi aşkla bakıyor .sanki kalplerimiz arasında kimsenin göremediği bir köprü var da duygularımız birbirine akıyor... Gülüşlerime gülücükle karşılık veriyor , tepkisiz olduğumda o da tepkisiz bakıyor , ağladığımda daha da dikkatle bakıyor anlamıyor ama bir şeylerin ters gittiğini hissediyor çünkü ben ne zaman kendimi kötü hissetsem samet benim kucağımdan inmiyor hep yanımda olmak istiyor .
Çok garip .. Şöyle okumuştum  yeryüzündeki en uzun süreyle bakıma, anne ilgisine muhtaç olan ve en zor büyüyen canlı insan yavrusudur. Ama şimdi gene bakıyorum ki aynı  insan yavrusu  sadece ilkel ( beslenme , uyku, tuvalet , gibi ) ihtiyaçlarının karşılanmasının giderilmesi ihtiyacının yanı sıra müthiş bir psikolojik yardıma ve  bakıma da muhtaç . Hatta beslenmesi kadar hayati. Dünyadan bi haber bu küçük canlı annesinin gözlerinden neler döndüğünü anlayabiliyor, inceliyor ... 
Biz anneler ve babalar çok dikkatli olmalıyız , çok olgun , çok net ..istediğiniz kadar bir şey yokmuş gibi davranın yutturamazsınız. Anlıyor , hissediyorlar  ha belki sizi alıp karşılarına konuşamıyorlar
sonuçlandıramıyorlar ama onlarda bir yer ettiği psikolojik bir temel atıldığı kesin ! 
Ve bize düşen bu temeli sağlam bir şekilde atmalarına yardımcı olmak . 

Sevgiyle kalın...

23 Aralık 2014 Salı

Anneler BABA lardan ne ister ?

aslında hep kadınlar erkeklerden ne ister neler bekler diye sorar konuşu
rduk değil mi? eve yeni bir bebek geldiğinde kadınlar anne erkekler baba olup çıkıverince soru da anneler babalardan neler beklere dönüşüyor..

şimdi demeyin sakın kardeşim hep kadınlar hep anneler mi bekler biz erkeklerin de bir şeyler beklemeye hakkı yok mu diye? tabiki var  ama maalesef annlerin sorumluluğu her zaman daha fazla,anneler hormonal olarak daha fazla dalgalanmalar yaşıyor,genel olarak bir ev in sorumluluğu anne de , bebek emzirmek gibi ağır bir iş annede,uykusuzluk annede.. saymakla bitmez doğal olarak fiziksel ve duygusal olarak sorumluluk kadında  ve annede fazla olunca dolayısıyla erkekten baba dan da bişeyler beklemek doğal bir hal alıyor. . sonuçta kimin yardıma ihtiyacı varsa yanındakinden birşeylerin ucundan tutmasını bekler, sorumluluğu fazla olan insan yardım bekler,işlerini yetiştiremeyen insan yardm bekler,kendine vakit ayıramayan insan yardım bekler. bunları bekleyenlerde genellikle kadınlar oluyor o yüzden de iş gene annelerin babalardan ne beklediğine ne istediğini dönüşüyor.

bir kere eve bir bebek geldikten sonra en basit kavga sebebi 4 neden şudur:
UYKUSUZLUK
SOSYAL TECRİT
EŞİT OLMAYAN İŞ YÜKÜ
DEPRESYON

Valla eğer bir bebeğiniz varsa bunlardan biri yada bir kaçıyla karşılaşmak muhtemel oluyor. maalesef savaş daha yatakta başlıyor ve hayır kırmızı nokta hakkında değil onu da unutun !

UYKUSUZLUK her ailenin karşılaştığı sorunlardan biridir. ( 6,5 aylık oğlum var ve ben hala 4,5 saatten fazla uyku uyuyamadım ) uykusuzluk evliliğe neler yapar kısaca kendi yaşadıklarımdan örnekler vereyim .uykudan mahrum insanlar mahrum olmayanlara göre daha hırçın,hatta bazı durumlarda daha kötü hale gelebiliyorlar, daha alıngan,daha sinirli, daha sakar, daha güçsüz, hareket etme kabiliyetleri daha yavaş olurlar.bir sorunla karşılaştıklarında çözemezler hemen sinirlenirler ( ben gibi:)) 
yani önce ruh hali değişiklikleri ortaya çıkar sonra bilişsel değişiklikler gelir ve bunları fiziksel performanstaki olumsuz değişiklik takip eder sonra ? sonra ne mi olur bu evliliği de etkiler.

SOSYAL TECRİT eveet sizin artık bir bebeğiniz var öyle hadi barlar sokağına gidelim,dağa pikniğe gidelim , arkadaşlarla oyun oynayalım yok öle her şey kafaya estiği gibi olmaz önce ortam kontrol edilecek BEBEĞE UYGUN HALE GETİRİLECEK , bebek için olası tehditler ve tehlikeler minimize edilecek ondan sonra program yapılacak . ve tabiki çevrenizdeki arkadaşlarınızın da çocuklu olup olmaması önemli çünkü bir yere gittiğinizde siz ne kadar o ortama uyum sağlamaya çalışırsanız çalışın odak noktanız hep bebeğiniz oluyor ve arkadaşlarınızın da eğer onlar çocuksuzsa bir zaman sonra onlar da siz de sıkılıyorsunuz ne kadar yardımcı olmaya çalışırsalar çalışsınlar sizi bir yere kadar anlayabiliyorlar . ve onlar da haklı olarak sıkılabiliyorlar. benim şansım arkadaşlarımın çoğunun bir bebeği olması ve konuşacak ortak noktalarımızın bol bol bulunması fikir alışverişinde bulunabilmemiz ve tam anlamıyla birbirimizi anlayabilmemizdi.
aksi takdirde zaten depreme uğramış olan karı koca ilişkileri sosyal tecrite de uğrayınca özellikle kadınlarda bir yalnızlık ,yalnız hissetme ve hemen arkasından da depresyon baş gösteriyor.

EŞİT OLMAYAN İŞ YÜKÜ  evet erkekler, babalar  ne derseniz artık eve gelip tüm gün dışarda çalıştıklarından ve çok yorgun olduklarından bahsedip dinlenmek isterler ve sizin de benim gibi saçlarınız havaya dikilir ve tırnaklarınız bilemeye başlarsınız :))  doğaldır çünkü kocalarımızın hayatlarında pek bir değişiklik olmamıştır onlar aynı işleri yapıyor aynı çevreleriyle takılıyor bir ÖĞLE ARASI hakları var ve akşam mesai bitiminde kafadaki şalteri indirip eve takılmaya geliyorlar . peki biz kadınlar , anneler ne yapıyoruz.?
konuşmayı bilmeyen, dünyaya yeni gelmiş , sadece sevgiye ilgiye, güleryüze ve güvene muhtaç , tuvalet eğitimi olmayan, yemek yeme kabiliyetine sahip olmayan , kendini temizleme becerisinden yoksun küçük, sevimli dünya tatlısı bebeklerimizin HERŞEYİNDEN sorumluyuz.
evet sevgili eşlerimiz de çalışıyorlar ama onların hala belli bir düzenleri var bizim gibi kendilerini sakinleştirmek için içinden dualar okuyan , la havle çekerken o muhteşem gülücükleriyle bebeklerini korkutmamak için elinden geleni yapan ,televizyonda defalarca aynı kanalı izlemek zorunda kalmayan,ve aç bir bebeği beslemek için günde 90 kere -nerde olduğu hiç önemli değil - memesini çıkarmak zorunda değiller.. biz kadılar bir maaş almıyor olabiliriz ya da günün çoğunu evde eşofmanlarımızla geçiriyor olabiliriz ya da tüm gün çocuklarla ' oynuyor ' olabiliriz ama bazen sadece ayda 1 kere olsun ağdaya , pediküre, saç kestirmeye ya da lanet olsun kendimizi şımartmaya ihtiyacımız var ÇÜNKÜ BİZ ANNELER BİR ERKEĞİN 1 SAATTE ÇALIŞTIĞINDAN DAHA FAZLA EVDE ÇALIŞIYORUZ. VE bunun yanında bir de koca nın arkasını topluyor, yaşadığımız yuvamızı temiz ve derli toplu tutmaya çalışıyor,ve bunun yanında da akşamları yemek yapıyoruz.
şuan elinde bir elektrikli süpürgeyle ev süpüren göbekli erkek mi yoksa full kaslı artistik pozlar veren bir erkek mi size daha seksi geliyor ? kesinlikle birincisi !

DEPRESYON biz annelerin yarısı ya da çoğu doğumdan sonra bir kaç saat ya da gün içerisinde kaybolan geçici bir doğum sonrası mahzunluğu yaşıyoruz.bu doğal ve normal bir durumdur ancak annelerin bazıları %20 lik gibi bir kısmı bu dönemi daha derin daha yoğum yaşar.evlilikleri iyi gitse bile yalnızlık,çaresizlik,üzüntü ve değersizlik duygusu bu kadınların peşini bırakmaz.dertli annelerin çoğu sürekli ağlar ve pencereden dışarı boş boş bakarlar.
depresyon riski altında olan sadece kadınlar da değil aslında babaların da onda bir ila çeyreği bebek doğduğunda depresyona girebilirler.eğer kadın da bunalımdaysa bu rakamlar 50 yüzdeye kadar çıkabiliyor maalesef.

bu yazdıklarım ve yaşadıklarım eve bebek bir bebek getirmeye dair ne hoş anılar değil mi? peki tüm bunları yaşamamak için neler yapabiliriz?

ilk adım BİLİNÇLENMEDİR . Sadece kadın değil erkek de hem kendi hem karısının yaşayacakları için bilinçlenmeli anlayışlı olmalıdır. eğer bunları yaşayacağını bilirse karşılaştığı problemleri daha kolay atlatır hale gelebiliyor çiftler.  EMPATİ kurmak gerçekten çok önemli hatta ayrı bir yazı konusu bence yalnızca erkeklerin kadınlara değil,anne babaların çocuklarına ve bebeklerine ,kadınların erkeklerine karşı öğrenmesi gereken bir şeydir empati . ve kesinlikle çiftler arasındaki düşmanlığı azaltır.

anne baba aile ile ilgili daha çok yazılarım olacak .şimdilik bu kadar yeni bebekli çiftlere bol bol anlayışlı empatili sabırlı günler diliyorum bunun bir geçiş dönemi olduğunu  türbülansa girmeden kemerlerinizi bağlamanızı öneriyorum.

sevgiyle kalın.

21 Aralık 2014 Pazar

Tebdil-i mekanda ferahlık vardır...





Merhaba Eylül Ay'ından beridir oğlum ve ben şehir dışına pek çıkamamıştık . Burda havalarda Güneşli olunca sevgili eşim gökkuşağımı ve beni Alıp Mudanya'ya götürdü.hem deniz Havası alalım hem de denizin nimetlerinden yararlanalım diye :)

Boşuna dememişler tebdil-i mekanda ferahlık vardır diye . Arabanın koltuğuna oturur oturmaz ruh halim Değişti bi içim rahatladı . Malum evde bir bebek olunca yapılan ev işlerinin sayısı da artıyor hatta bazen gün içinde sürekli tekrarlanıyor :)) misal bebeği yere yatırıyorsunuz yerde debeleniyor oynuyor dağılıyor sonra sıkılınca onu kaldırıyorsunuz etrafı topluyorsunuz düzenliyorsunuz çok değil yarım saat sonra o oyuncaklar gene dağılıyor sonra gene toplanıyor gene gene gene ....aynı şey mutfak , yatak odası , varsa bebek odası için de geçerli :) e hal böyle olunca erkek ne kadar işten koşa koşa eve pijamaları çekip iki seksen dinlenmeye geliyorsa biz kadınlarda aynı oranda ve istekte evden uzaklaşma isteğine bürünüyor hava da çok güzelmiş ayol e hadi biyerlere gidip kaçamak yapalım diye başlıyoruz mıkırdanmaya :)) neyse ki bizimki fazla me'letmedi evdeki halimi görünce acıdı zaar :)). Aldı götürdü bizi Sağolsun . Bazen insanın ilacı gerçekten mekan değiştirmek , değişik enerjilerin olduğu yerlere Katılmak olabiliyor. Değişik insanlarla tanışıyorsunuz misal yemek yediğimiz mekanda yan masadaki güzel anne ile tatlı bir 'anne Dayanışması ' içine girip sonrada bebeklerimizin Arasında 1 gün OLDUĞUNU öğrenmemiz bile yeni açılan bir muhabbet nedeni olabiliyor.ya da Sabahı her zamanki gibi evimizde değil de küçücük bi pansiyonun denize açılan penceresinde karşılamak insanı gerçekten rahatlatan ve ihtiyacı olan bir şey gerçekten .

Özellikle bebek bakma gibi ağır Sorumluluğu olan insanların ruh halleri bazen acınası hale gelebiliyor hem bebeğimiz için hem kendimiz ve eşimiz için arada Sırada böyle küçük kaçamaklar yapmak cidden çok güzel bir şey hem bebekle de ayrı bir keyifli oluyor o kadar da kötü değil en fazla benim gibi geceniz biraz uykusuz geçer o kadar . Güzel bir hafta sonundan çıkarak mutlu bir hafta geçirmem dileğiyle güzel olumlu enerjimi sizlere de yolluyor ve böyle tatlı kaçamakları da Şiddetle tavsiye ediyorum.

Sevgiyle kalın ...

17 Aralık 2014 Çarşamba

ek gıdaya geçiş / 6 ay tarifleri SEBZELER

merhaba sindirimi kolay olan ve vitamin açısından zengin olan sebzeler,bebeğimizin gelişimi ve bağırsak transiti için son derece önemlidir.
bebeklerin şekerli besinler sevdiğini bilerek herkese havuç gibi hafif tatlı bir sebze ile başlamanızı öneriyorum.
sebzelerin hafif buharda pişirilmesi en ideal pişirme yöntemidir.besin değerlerini korur ve bebeklerin lezzetlerin keyfini çıkarabilmesi için de sebzelerin tadını kaçırmaz.
farklı besinlere geçiş döneminin başında hazırladığımız mamalara tuz atmamamız gerekir;bebeklerin dilinin gözenekleri bizimkilerden çok daha hassastır ve böbrekleri de yeterli olgunluğa erişmemiştir.

şimdi bebeğinize 4. aydan itibaren başlayabileceğiniz ve 6 aya kadar da devam edebileceğiniz bir kaç tarifi paylaşmak istiyorum.

YOĞURTLU ARMUT ( 4. aydan itibaren)
 1 adet olgunlaşmış armut
1 adet sade yoğurt

armudu yıkayıp küçük parçalar halinde buharda pişirin daha sonra pütürcük kalmayacak şekilde elinizde ya da blenderda ezin içine yoğurdu da ekleyip iyice karıştırın .

bu tarifi pekmezle de tatlandırabilirsiniz fakat ben bebeklerin bal gibi pekmez de tüketmelerini önermiyorum.

ELMA-MUZ PÜRESİ
 elmayı ve muzu yıkayın buharda pişirin bebeğinizin yiyebileceği kıvamda ezin ya da blenderdan geçirin yeterli soğukluğa ulaştığında bebeğinize afiyetle yedirin.
(bu arada bebeğinize muz verdikten sonra kakasında bazı siyah kıl benzeri şeyler görmeniz olasıdır bunun nedeni bebeğinizin bağırsaklarının muzun içindeki lifi sindirememesinden kaynaklanıyor.)

SEBZELİ KABAK

kabak
1 adet domates*
1 yemek kaşığı irmik
yarım tatlı kaşığı tuzsuz peynir
bir kaç adet sapsız maydanoz yaprağı.
1 çay kaşığı tereyağı
önceden hazırlanmış bir buz küpü et suyu.

ben irmiği et suyunda ayrı olarak pişiriyorum . peyniri maydanozu da onun içine ekliyorum. kabağı domatesi buharda pişirip blenderdan geçirdikten sonra irmikli karışımla beraber tekrar iyice püre haline getirip bebeğime yediriyorum.

* bu arada domates besin alerjisine sebep olabilir bu yüzden domates yerine havuç da kullanabilirsiniz.

3 SEBZELİ PÜRE

patates,havuç,şalgam,tereyağı,et suyu

sebzeleri buharda pişirip püre haline getirin ve son olarak tereyağını ve önceden hazırlayıp sakladığınız et suyunu  ekleyin  bebeğinizin tüketebileceği sıcaklığa getirdiğinizde yedirin.

BAHÇIVAN ÇORBASI

havuç,brokoli,kabak tereyağı,et suyu

bu sebzeleri de buharda pişirme yöntemi ile pişirip son olarak tereyağını ve et suyunu  da ilave edip püre haline getirin .
fakat karnabahar,brokoli,lahana gibi gaz yapan yiyecekleri vermeden önce emziriyorsanız eğer önce kendinizde deneyin sonra alıştırma porsiyonlarında bebeğinize verin.

SEBZE ÇORBASI

patates , pırasa, havuç , tereyağı , et suyu

sebzeleri buharda pişirin tereyağını ve et suyunu ekleyin. püre halinde bebeğinize yedirin.

BALKABAĞI PÜRESİ

patates , 1 halka soğan(isteğe bağlı) , balkabağı ,tereyağ ,et suyu

sebzeleri buharda pişirin son olarak et suyu ve tereyağını ilave edip püre haline getirin  . balkabağını ayrı olarak vermek isterseniz anne sütü ile kıvamını curulandırıp tereyağını da ilave ederek verebilirsiniz.


Benim bebeğime yedirdiğim meyve sebze tarifleri bu şekildeydi. eğer varsa sizden de tariflerinizi paylaşmanızı beklerim.

Etler ve balıklar ile alakalı bebeğimize yapabileceğimiz tariflerle bir sonraki yazımızda buluşacağız.

Bebeklerini sağlıkla doyurmaya çalışan tüm annelerin ellerine sağlık diliyor bebişlerinizi kocaman öpüyorum.

sevgiyle kalın...

15 Aralık 2014 Pazartesi

AYIN KİTAP ÖNERİSİ





MERHABA  bu ay sizlerle bebekler için beynin kuralları adlı kitabı paylaşacağım.

 hamilelikten önce,hamilelik sürecinde ve ilk 5 yıl boyunca ne yaparsak; çocuklarımızın yaşamlarının geri kalan bölümlerinde
onları çok etkileyecektir.bu kitap bu süreci doğru algılama,tanıma ve yönetme konusunda bizlere yardımcı oluyor.

kitapta ebeveynlik,hamilelik ,hamilelikte stresin anneyi ve bebeği nasıl etkilediği,hamileliğimizi neden MUTLU geçirmemiz gerektiği,kendimizi ve bebeğimizi nelerden korumamız gerektiği ve bebeğimizin sesimizi duyabildiğinde,dokunuşlarımızı hissedebildiğinde onun ve bizim üzerimizdeki etkilerinden bahsediyor.

bunun yanı sıra işin bebek kısmından çıkıp İLİŞKİLER KONUSU na da değinen kitap karı koca ilişkilerinden,evde yaşanan tartışmaların ve kavgaların bebeği nasıl etkilediğinden ve BEBEK İÇİN iyi olan bir ilişkiye dair adımlardan bahsediyor.

bu kitabı okuduktan sonra öğrendiklerimin ve okursanız sizin de öğreneceklerinizden bazıları şunlar;

neden ZEKA GELİŞTİRİCİ OYUNCAKLARA gerek olmadığını,
erkeklerin neden daha fazla günlük ev işi yapmaları gerektiğini,
2 yaş altındaki çocuklara televizyonun etkilerini,
bebeklerin en çok neden GÜVEN hissine ihtiyaç duyduklarını,
çocuğun diğerleri ile iletişim kurma kabiliyetinin gelecekteki matematiksel performansı nasıl etkilediğini,
AKLIN ve MUTLULUĞUN neden ayrılamayacağını,ÇOCUĞUN MUTLULUĞU PAHASINA akademik başarının peşinde koşturmanın hepsini kaybetmesine nasıl sebep olduğunu,
ÇABAYI ÖVMENİN ,ZEKAYI ÖVMEKTEN neden daha iyi olduğunu ve akademik performansın en iyi belirleyicisinin zeka değil,kendi kontrolünden geçtiğini

öğrenebilmemiz adına elimizdeki kitap iyi bir rehberdir.
tüm annelere,anne adaylarına , eğitmenlere kısacası herkese okuması için tavsiye edebileceğim bir yayın .

bu ayın kitap önerisi bu şekildeydi. hayatınızın öğrenmek,öğretmek ve okumakla geçmesi dileğiyle

sevgiyle kalın...

10 Aralık 2014 Çarşamba

bebek araç gereçleri-3 / park yatak,beşik,biberon

bir çok ailenin doğum yaklaştığında hevesle uğraştığı şeydir bebek odası hazırlamak. güzel bir bebek odası mobilyası edinmek , evin bir odasını bebek için ayırmak orayı rüyalarındaki gibi süslemek... böyle anlattığım zaman benim de çok hoşuma gidiyor. bebeğim doğdu 6 aylık oldu ama nedense ben hala pişman değilim bir bebek odası yapmadığım için !

neden ? birinci nedenimiz bizim toplumumuzda doğan bebişleri koca çocuk olana kadar yanımızdan bir türlü ayıramamamız v e o bebek odalarının da boş boş öyle beklemeleri. gardolabı şifonyeri hadi neyse de hele o karyola şeklinde hantal beşikleri yok mu bana dünyanın en kullanışsız ürünü gibi geliyor. . öyle ki çevremdeki bir çok anne ya sadece o karyolayı alıp yanına koyuyor tabi yatak odası büyükse ya da o karyolada çocuk doğru düzgün içinde yatmadan büyüyüveriyor.

ben naçizane kendi uyguladığım yöntemi , almış olduğum ürünleri ve ne derece memnun olup olmadığımı anlatacağım.







ben sevgili oğluma bebek odası almayı tercih etmedim ikeadan büyük bir şifonyer aldım iki tane beşik park yatak ve diğer ihtiyaçlarını aldım . çünkü bebek zaten o muhteşem şekilde döşediğiniz bebek odasından bir şey anlamayacak ve 3 4 yaşına geldiğinde başlayacak ben arabalı yatak istiyorum, korsan oda istiyorum diye siz de onca para verip aldığınız bebek odasını bozmaya kıyamayacaksınız. bizim eşimle düşüncemizde bebek odası değil çocuk odası yapmak ve oğlumuz büyüdüğünde  elinden tutup onunla beraber böyle bir heyecan yaşamak onun istediği  renkleri seçmek,vs vs..ve aldığım herşeyi dolu dolu kullanabiliyorum ...

BEŞİK  olarak yukarıda görmüş olduğunuz modelleri kullandım 2 tane paylaşıyorum çünkü, 1. sıradaki beşiği alt kattaki oturma odama koydum 2. sıradaki beşiği de yatak odama koydum .ikisinden de son derece memnunun ama tek pişmanlığım 2. sıradaki beşiği anne yanı şeklinde almamam. doğum sonrası ilk günler özellikle sezeryan olduysanız yatağa yatıp kalkmaz müthiş derecede zor oluyor eğer anne yanını alsaydım daha az zorlanırdım şuan bile geceleri yanımda yatmak isteyen oğlum yüzünden biricik babamız yatakta saf dışı kalıyor :)) yeni annelere önerim mutlaka anne yanı beşik almaları . 6 aya kadar ikisini de rahat rahat kullandım hatta alt katta olanı hala kullanıyor öğle uykusunu onda yapıyorum.




PARK YATAĞI  da chicco dan aldım ve canım oğlum büyüdüğünden beridir onda yatıyor aslında yatamıyor paşa genelde gündüz içinde sadece ben yukarda olduğum zamanlar oyun oynuyor geceleri meme emerek uyuduğu için :)) daha tadına varamadı :)bence en iyi park yatak bu kızlar .şiddetle tavsiye ediyorum.





BİBERON  olarak philips avent ve dr browns arasında gidip geldim ama tercihim dr browns oldu. doğal akışlı memesi , cam biberonu ve gaz oluşumunu önleyen biberonun içinde duran aparatı gerçekten bebekte gaz yapmıyor ilk 1,5 ay önce emzirip sonra mama verdim oradan biliyorum .ya da benim bebeğimin gaz problemi yoktu o da olabilir :) şuan da bitki çaylarını biberonundan içirmeye çalışıyorum  çok memnunum dr browns gerçekten iyi bir marka asla pişman olmayacağınız bir ürün . BPA sı kalite standartları hakkında yazmaya gerek duymuyorum çünkü zaten artık iyi biberonların hepsi bu şekilde üretiliyor bu markayı diğerlerinden ayıran özellik ise içindeki gaz yapmayan aparatı.


benim tercihlerim ve tavsiyelerim bu yönde .şimdilik bu kadar :))

sevgiyle kalın ...











9 Aralık 2014 Salı

bizim de artık bir mama sandalyemiz var ! / bebek araç gereçleri 2



 bir çok insanın 300-400 TL verip de bebeklerinin hiç oturmamasına sebep olan mama sandalyesidir İKEA ANTİLOP!

 o iğrenç kumaş kılıf kaplı hantal zor temizlenen mama  sandalyelerinin  karşısında kibar , hafif , sok duşun altına yıka modunda  kolay temizlenen bir mama sandalyesidir İKEA ANTİLOP !

portatif ve oraya buraya götürülebilir bir mama sandalyesidir İKEA ANTİLOP!

herkesin keşke bunu alsaydım ne gerek varmış dediği mama sandalyesidir. İKEA ANTİLOP!

o hantal chicco polly marka mama sandalyelerinin en büyük rakibidir İKEA ANTİLOP !

bebeklerin içinde keyifle oturarak parasının katlaya katlaya hakkını verdiği mama sandalyesidir  İKEA ANTİLOP !



yeterince açıklayabildim galiba .bence bir ev için en uygun mama sandalyesidir .yok salıncağıydı , yok oyun minderiydi yok mama sandalyesiydi derken kendi elimizle kendi evimizi işgal altına atıyoruz. emin olun bir ürünün güvenli olması demek kalın bacakları, kaba koltuğu, kalın kalın kemerleri olması demek değildir. çok hafif , kibar ve taşınabilir olduğunda da bazı bebek  ürünleri gayet güvenli ve kullanışlı olabiliyor ikea da olduğu gibi. .

bunun yanında yukarıda fotoğrafını paylaşmış olduğum ve gene ikea dan aldığım önlükler de inanılmaz derecede kullanışlı .

eğer kardeş ben illa da o 300 ü bayılacağım diyorsanız tabi ki siz bilirsiniz ama ben de ikea antilop u şiddetle öneren  annelerden olacağım tercih sizin benden paylaşması :))

sevgiyle kalın...

7 Aralık 2014 Pazar

25 kasım' a ithafen


sen yeryüzünün meleklerini bilir misin?
Onlar önce dokuz ay karınlarında can taşırlar,ve sonrada bir ömür can olurlar...
Ve daima anımsa!Allah'ın emanetidir sana kadın.
İncitmeyeceksin .
Emanete hıyanet olunmaz. Ki bu emanet Rabb'inin lütfu ise
bir daha düşüneceksin... *

takip ettiğim güzel bloglardan biri olan içimden geldiği gibinin bende yaratmış olduğu farkındalık ile ben de kendi blogumda 25 kasım kadına şiddet ve kadın cinayetleri ile mücadele günü adına bir kaç düşüncemi paylaşmak istiyorum.

muhasır medeniyet seviyesinin kat kat altında yaşadığımız şu günlerde kadına şiddet,kadın cinayetleri,cinnet geçiren koca, korunma talebi isteyen kadın gibi acı dolu kavramları dillendirmemiz çok normal maalesef. 

fakat kadın erkek kavramlarından sıyrılıp İNSAN OLMAK  ile ilgilenirsek, bir vicdana sahip olduğumuzu , kadınların eşya olmadığını kimseye ait olmayacaklarını idrak ettiğimiz an bir tık üst seviyeye çıkarız gibi geliyor.
gene de herşeye rağmen burada iş gene biz kadınlara düşüyor. 

kadınlar ! çocuk var deyip körelmeyin ,aldatılıyorum deyip boyun eğmeyin,şiddet görüyorum deyip korkuyla köşenize sinmeyin .bazen isyankar ve kavgacı bir ruh taşları yerinden oynatır ve daha da yerini bulmasını sağlar .okutmadılar deyip köşenize sinmeyin . okuyun,yazın,araştırın,üretin,ayaklarınız üzerinde durun. kendinize hakaret ettirmeyin , benliğinize zarar vermeyin. kim ne derse onu yapan koyun olmayın kendiniz olun , bir olun , güçlü olun . ben demiyorum ki hemen arkanızı dönüp gidin . çabalayın , davranmanız gereken her şekli , her yolu deneyin . vicdan en yumuşak yastıktır.elinizden geleni yapın sizi siz olduğunuz için kabul etmeyenler,zalimce egolarına köle yapmak isteyenlerin fikirleri değişmezse işte o zaman ben elimden geleni yaptım artık içim rahat deyip öyle gidin bu deyiş muhtemelen bir 3-5 sene alıyor . hepimiz bu dünyaya 1 kere geliyoruz bir kere yaşama hakkımız var . kendi adıma konuşayım ben 30 sene sonra gelen mutluluğa da cennette hak ettiğine kavuşmaya da çok akıllıca bakmıyorum. mutluluk bireyde başlar..  mutlu kadın ,mutlu çocuklar, mutlu aile ,mutlu toplum demektir . ortalık mutsuz ailelerin psikolojisi bozuk çocuklarıyla kaynıyor . acı ama gerçek ! ve bu bozukluk da nesilden nesile kadının dik duramayışından ötürü aktarılıyor. mutsuz kadının çocuğu da mutsuz oluyor.kendinize inanın , yapabileceklerinize inanın  kimbilir ne cevherlerimiz var hepimizin aslında bilmediğimiz...

ve bunları yapacağımıza inanmak,yapmamızdan daha önemli .

sevgiyle kalın..

*allah de ötesini bırak kitabından.


6 Aralık 2014 Cumartesi

Tavır sahibi olmak

Bir insan başkalarına aldırmadan, onların beğenip beğenmediklerini umursamadan inandığı   şekilde yaşıyorsa, düşündüğü ve hissettiği şekliyle söylüyorsa, gördüğünü aslına uygun aktarıyorsa olduğu gibi görünen (tavır sahibi) bir insandır. Onun kimi yaptıklarının ve söylediklerinin başkalarınca yanlış anlaşılması ya da değişik değerlendirilmesi kendisi için bir önem arz etmez. Çünkü böylesi bir durumun öznesi kendisi değildir. Takdir edilir ki, bir insanın yapıp etmelerini olmadığı şekilde algılama becerisini gösterenler; var olanı olduğu gibi almak yerine, görmek istedikleri şekliyle alanlardır. Onların kafalarında belirli şablonlar vardır. Görebildikleri o şablonlara uygunsa alırlar ve alkışlarlar; değilse kolayca reddeder ve itham ederler. Bunu da bütün olumlu davranışların yegâne öznesi kendileriymiş gibi yaparlar. Öyle ki, tavrın neti  bürütü onlardan sorulur. Sorulmaz aslında, onlar görev bilinciyle meseleye el koymaktan kendilerini alamazlar.*

Mevlana nın herkesin bildiği ' ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol' sözü nü belki de hepimiz yıllarca anlamaya çalıştık ,sözle alakalı kompozisyonlar yazıp durduk ama iş eyleme geldiğinde ne olduğumuz gibi göründük ne de göründüğümüz gibi olduk . çevremizi kırmamaya çalışarak düşüncelerimizi içimize attık, bazen uyumsuz görünmemek için bir çok olaya ve programa uyumlu hale geldik,bazen çok sinirlendiğimiz zaman hep karşımızdakini baz alıp içimizde biriktirdik biriktirdik ve o büyük patlamaya artık çok az kaldığını fark etmedik! bazen onun bunun hatırı safsatasıyla kendimizi ifade etmekten korkup bizi ve  ailemizi kategorize etmelerine izin verdik ama aslında bunlar biz değildik...

 insan çevresindeki insanların kendisine hayrı mı şerri mi dokunduğunu olduğu gibi görününce görüyor.o zaman anlıyor bazı insanların hiç de iyi niyetli olmadıklarını.. salt kendi istekleri , kuralları, yaşam stilleri, hayat görüşleri uygulanmadığında onlar için tehlike çanları çalmaya başlıyor. sonra konuşmalar tartışmalara,tartışmalar büyük kavgalara dönüşüyor. insan olmanın bence özü BEN olmaktır. benliğini kaybetmeden yaşamaya çalışmaktır . haksızlığa karşı dik durmaktır tavrını NET bir şekilde ortaya koyarak tavır sahibi olmaktır.

ne kendinizi başkaları için değiştirin , ne de başkalarını kendinize uydurun .

sevgiyle kalın...



































*www.edebistan.com

EK GIDAYA GEÇİŞ-1 / BEBEĞİM 6 AYLIK OLDU

merhaba sütüm geliyordu ,gelmiyordu derken ilk 6 ayı babalar gibi emzire emzire bir güzel geride bıraktık ..bunun için öncelikle kendimi ve canım oğlumu kutluyorum inşallah en az 1 yaşına kadar emzirebilirim temennilerimi de evrene gönderiyorum. :))

evet şimdi gelelim fasulyenin faydalarına ek gıda nedir? bebeğin ek gıdaya ihtiyacı ne kadar olmalıdır? bebeğe ek gıda olarak neler verilebilir?

artık çoğu anne bunu biliyor ama biz gene de bilmeyenler için yazalım ..anne sütü ilk 6 ay D vitamini hariç bebeğin tüm ihtiyaçlarını karşılar(su dahil) ve 6. ayda başlanan ek gıda da bebeğin katı gıdalara yavaş yavaş hazırlanan sindirim sistemini bu olaya alıştırmak için verilen ve bebeğin ihtiyacı olan bazı vitamin ve minerallerini de dışarıdan ek olarak alınan gıdalardır.

bu yeni yeni büyüyen minnoşların ek gıdaya ihtiyaçları, günlük toplam beslenmesi gereken miktarın 1/3 idir.yani  ek gıdaya geçilmiş olmasına karşın , asıl besin kaynağı gene anne sütüdür . sütü az gelen ya da gelmeyen anneler için bu ölçek 2/3 ya da tamamı olabilir tabi ki ama emzirmek için elinizden geleni yapmalısınız. süt bir şekilde geliyor. bunun için emzirmek hayal değil adlı yazımı da okuyabilirsiniz.

en güzel ve en sorumluluk gerektiren sorumuz bebeğe ek gıda olarak neler verilebilir?
şimdi buradaki en önemli faktör sizin bebeğinizi sağlıklı bir şekilde beslemeye hevesli olmanız,uğraşamam,vaktim yok,alamadım ,edemedim gibi  bahanelerle piyasadaki kutulanmış masum görünümlü ama çok da masum olmayan ek gıdalara saldırmamanız.

ben ek gıdaya yoğurtla başladım. 5 ay 15 günlükken Samet'e, CANIM annemin sütçüsü  sayesinde edindiğim sütle günlük küçük kavanozlarda(çay bardağı küçüklüğünde hatta onda da mayalayabiliyorsunuz. :) yoğurt mayalayarak başladım. bu iki haftanın ilk bir haftasını yoğurdu sade vererek geçirdim ,2. haftaya girdiğimizde gene aynı ölçek yoğurdu 2 ye bölerek sabah sade akşam da elma ya da muz püreli olarak vermeye başladım.İlk zamanlar 1 ya da 2 kere içine cici bebe kırıp verdiğim de oldu fakat bu bebe bisküvileri hakkında okuduğum bir sürü muammalı yazılardan sonra vermemeyi uygun gördüm. siz de içinize nasıl siniyorsa öyle yapın.
bu 2 haftayı bu şekilde geçirdikten sonra 6. ayını doldurduğunda birtanem ablamın hediye olarak aldığı tefal disney baby buharlı pişiricisinde patates , havuç, ıspanak, balkabağı , gibi püreler yapmaya başladım. içine haşladığım etin suyundan ( bu arada et suyunu  derin dondurucunun buzluklarının içine koyup küp küp saklaybilirsiniz.) ve yarım çay kaşığı tereyağdan ekleyip gökkuşağıma yediriyorum o da maşşşşaallahhh hopur hopur yiyor :) bunun yanında mevsim sebzelerinden ıspanak, taze fasülye, gibi sebzelerden korkmadan verebildiğiniz gibi karnabahar,brokoli,lahana gibi gaz yapan yiyecekleri önce kendiniz yiyerek yani emzirdiğinizde gaz yapıyor mu diye daha sonra da yapmıyorsa eğer deneme yanılma yoluyla bebeğinize az miktarlarda yedirerek deneyebilirsiniz.
sabah kahvaltısında da (ben köy yumurtası buluyorum) yumurtanın sarısını tuzsuz peynir ile günde 1 çay kaşığıyla başlayıp 1 ila 2 hafta içinde günde 1 tam yumurta sarısına çıkarabilirsiniz. bu arada doktorumun önerisi 5-7 gün bekleme prensibi idi fakat ben 3 günü de yeterli buluyorum. ilk yumurta sarınızı verin 3 gün boyunca bebeğinizi gözlemleyin; cildinde kızarıklık var mı ,poposunda kızarıklık var mı, kakası nasıl bunları kontrol edin eğer bir şey yoksa yumurta sarısı ile beslemeye devam edin.

bazı yaptığınız sebze pürelerini anne sütü ile de sulandırabilirsiniz. mesela balkabağı yaptığınız zaman içine ek olarak kendi sütünüzden de ekleyin ve bunu diğer mamalarınızda da yapın ki anne sütünün tadı sayesinde bebeğinizin mamayı kabullenmesi daha kolay olsun.

hiç bir şekilde zorda kalmadıkça,bebeğinize mama yapamayacak duruma gelmeden toz mamalardan ve kavanoz meyvelerinden vermemeye gayret edin. özellikle doktorlar o 6-36 aylık olan toz mamaların meyveli sütlü olanlarını hiçbir şekilde tavsiye etmiyorlar.

hepinizin ilk 6 ay başarılı emzirme süresini bitirmenizi kutluyor emziremeyen annelere de çok kafalarına takmamalarını diliyorum. ek gıda yazılarım ay ay devam edecek takip etmenizi ve tavsiyelerinizi yorumlarınızı beklerim güzel anneler .

sevgiyle kalın...

30 Kasım 2014 Pazar

Bebek araç gereçleri 1-ilk etap

MERHABA  bebekle beraber büyüklerin de adeta  kendilerini sevindire sevindire aldıkları bebek alet edevatlarından kullandıklarımı ve tavsiye edebileceğim ürünler hakkında bir kaç fikrimi paylaşacağım sizlerle ...

Anakucağı/beşik salıncak

Her bebekli eve yüksek ihtimal ALINAN anne Kurtarıcı ,bebek oyalayıcı alet edevatların BAŞINDA bence anakucağı geliyor. Ben bir çok ürünü ihtiyaç doğduklarında temin etmek isteyen bir anne olarak ,kendim için sevgili oğlum yaklaşık 1,5 aya ulaştığında böyle bir talebim oldu . Sevgili eşim ve dedesi de minik gökkuşağıma fisher price marka Doğa esintisi beşik salıncak Alıp getirmişler .ilk gördüğümde şaşırdım .bu kadar Detaylı , özellikli bir ürüne gerek var mıydı daha basit klasik bi anakucağı olsa olmaz mıydı diye gidip gelirken , salıncağı evimizin baş köşesine kurup  oğlumuzu yatırınca ve hemen uykuya daldığını görünce,annesi de o salıncakta şekerlemesini yaparken kendine azıcık da olsa vakit ayırabilince ohooo dedim biz geç bile kalmışız :)) ürüne ilk bakışta aman zaten bineceği taş patlasa 5,5-6 ay bu kadarına gerek var mı diyorsunuz fakat ürün gerçekten kullanışlı . Bir kere seçenekleri çok, sağa sola ve koltuğu çevirdiğinizde ileri geri sallanma özelliği var . Tam göz hizasında kendini görebileceği ayna ve Etrafında otomatik olarak dönen kuşlar kelebekler var, müzik seçenekleri de mevcut gerçi bizimki genellikle aynı müziği dinlemek istiyor ama alternatifleri de var ;)) Salonda televizyon mu izliyoruz hop yanımızda hem sallanıyor hem kuşlarına kelebeklerine laf atıyor,mutfakta yemek mi yapıyoruz hop tam Karşımda beni izliyor . Daha ne istiyim ki? 9 kg kadar bindirebiliyorsunuz,güvenlikli ve salıncağındayken elinde OYNADIĞI oyuncaklarını işi bittiğinde arkasındaki file ceplere koyabiliyorsunuz... Bence bir anakucağının en elzem özelliği kendi kendine sallanabiliyor olması .isterse keyifle sallanıyor isterse hafif uykuya dalıyor . Ben de bu arada mutfakta oyalanabiliyorum,ufak tefek işlerimi halledebiliyorum . Yani bence 10 puan !

Kanguru/ Sling

Evettt bir diğer olmazsa olmazımız kangurular ya da sling ler . Hamileyken eşimin "alalım bunu ben Oğlumu kucağımda taşırım " diye özenmesiyle chicco you&me kanguru aldık .bebeğimiz Dünya'ya geldikten sonra ilk gezmelerimizi kangurusuyla yaptık . Ürün güzel ilk 4 ay anneye dönük ve 4. Aydan sonra Dışa dönük kullanılabiliyor. Fakat nedense bizim oğlan ilk etapta kesinlikle o kangurunun içinde bana dönük durmak istemedi bende dışarı dönük taşımak zorunda kaldım .Sırt bölümündeki ergonomik destek de Ağırlığı Eşit olarak yayıyormuş sevgili babamız hiç kullanamadı ama ben kullandım :)) . Kötü tarafı klasik kanguru işte kaba saba polyester kumaş ,bebeği sling de olduğu gibi sıcacık saramıyorsunuz. Ve kullanım rahatlığına göre fiyatları da biraz pahalı bu ürün 199 TL. iyi tarafı ? Kanguru işte bebeği önünüzde taşıyorsunuz .yani bence 5 puan !

Ama kızlar bence bebeğinizi önünüzde taşıyacaksınız kesinlikle ve kesinlikle sling öneriyorum . Ben wrap sling kullandım ilk 3 ay bacakları Kurbağa formunda ve içerde olması gerektiği için ve bana dönük olduğu için ve en önemlisi yaz bebeği olduğu için oğlum sevmedi Eylül Ayı itibariyle kullanmaya başladım .Slingle Tanışma hikayem de canım oğlumun kolik benzeri ağlamalarıyla başladı haliyle bende internetten ne yapmalı diye araştırırken slingleri fark ettim . Pek Yaygın değil Türkiye'de yeni bi akım gibi geldi bana. Hele de ben Bilecik'te yaşıyorum herhalde bu şehirde bi tek bende var :))ne zaman dışarı çıksam civardaki meraklı hemcinslerim garip garip bakıyorlar :))  kolikli bebekler için de Önerilen bir ürün. Hoş bizim minnoşun koliği falan yokmuş mamayı Bırakıp sadece anne sütüne geçtiğimiz an o düzenli ağlamalar da bitti gitti ! Herneyse bir tane alalım deyip aldık. Iyi ki de almışım .evet yazın sling kullanmak isterseniz halka slingleri öneririm ama inanılmaz kullanışlı yumuşacık Pamuklu kumaşıyla bebeğinizi sıkıca kendinize bağladığınızda siz de bebeğinizde inanılmaz Güvenli ve rahat hissediyorsunuz.slinglerde de aynı şekilde Ağırlığı sırta Eşit şekilde yayma olanağı var.özellikle serin havalarda sadece kalın uyku tutumunu giydirip beresini takıp slingle dışarı çıkabiliyorsunuz 3 kat Pamuklu kumaşın içine de girdi mi oh paşam mışıl mışıl uyuyor .başını kumaşın içine Alıp rüzgârdan ve diğer olası tehditlerden koruyabiliyorsunuz .kangurudan çok daha hoş duruyor .slingin içindeyken emzirebiliyorsunuz ,yatırabiliyorsunuz daha ne olsun. Tek kötü tarafı ilk alındığında kanguru gibi tık tık takamıyorsunuz o Bağlama stilini öğrenmeniz ve evde alıştırmalar yapmanız gerek.ben evde Oğlumu bağlayıp balkona çıkıyordum baktım içinde mutlu doğru hoop Dışarıya 😄 ben 125 TL civarında bir fiyata aldım fakat piyasada kampanyalı olarak daha uygun fiyatlara Sling bulmanız hatta evde kendi  t-shirtlerinizden bir Sling yapmanız da olası :D  kesinlikle bu da anne Kurtarıcı olmazsa olmaz araç gereçlerden biri 10 puan!

Diş kaşıyıcı

Burada yaptığım bir sazanlıktan bahsetmek istiyorum😂bebek dişini neyle rahat kaşıyorsa hep onu istiyor .popüler bir marka var Sophie Zürafa diş kaşıyıcısı ... Gökkuşağının salyaları akmaya başlayıp omzumu da dişler bulunca bi diş kaşıyıcısı almak Şart oldu dedik önce gittim eczaneden o klasik Weewell Ördek şeklinde içi Sıvı dolu pütürcük yapılı bi diş kaşıyıcı Aldım GAYET MAKUL BIR FIYATA ! Buzdolabında da soğutabiliyosun falan işte.sonra bir arkadaşım -ki şimdi kendisi de bir anne oldu ve ona kesinlikle önermeyeceğim ☺️- bu ürünlerden bahsetti bende markanın sitesine girdim baktım çocukların ellerinde hep o meşhur zürafalar keyifle kemiriyorlar bide ürün bilmem ne ağacının reçinesinden üretilmiş , tamamen el Yapımı,üstündeki renkler gıda boyası zırtı pırtı derken ben kargo dahil 76 liraya avucumun içi kadar bir zürafa aldım . Aman rahatça kemirsin de gerisi önemli değil ama bizim oğlan doğru düzgün  eline bile almadı ve öyle internette okuduğum kadar da sükseli o paraya değecek bişey de değil abi . Ben illa da doğal ürün el Yapımı ürün veririm daha sağlıklı diyorsanız tavsiye ederim ama Almazsanız bişey kaybetmezseniz puan mı 10 üzerinden hadi doğal malzeme  6 olsun! (sonuçta artık piyasada sağlıklı bir çok bebek ürünü var illa da bunu almanız gerekmiyor.)

Oyun Halıları


 
Çiçeği burnunda dedemiz gökkuşağım daha dünyaya gelmeden Gittiği bir seyahatten oyun Halısı getirmişti ürünümüzün markası Tiny Love maymun adası jimnastik oyun halısı.Halının üzerinde  rengarenk hayvanların resminin olduğu , halının belli yerlerinde sesli ve değişik dokulu bölgelerin olduğu ve çok çeşitli oyuncaklarının(titreşimlişımbıldaklı balık oyuncağı ,aynası , dokunduğunda çalan ve ışıklı koca bir maymunu , diş kaşıyıcısı , çıngırağı var) asılı olduğu bir dönencesi mevcut . Bebeklerin motor gelişimleri için  bence çok güzel bir kaynak oyuncakları da daha sonra halıda durmak istemezse çıkarıp elinde oynamasına imkan verebiliyorsunuz.en azından benim bebeğim içinde çok eğlenceli gözüküyordu. Yaş filitresi 0-6 ay. 10 üzerinden 8 ! 2 puan fiyattan kırdım nedeni fiyatı bence bu tip geçici ürünler için fahiş fiyatlar ödemeye gerek yok .(internetteki kampanyalara göre179 TL ila 199 TL arası değişiyor )

Evet!! Benim bebek araç gereçleri bölümündeki ilk etapta olmazsa olmazlarım ve tavsiye ederek kullandığım ürünler bunlar . Bebeğim Büyüdükçe ne araç gereç biter ne de benim etap etap yazılarım .2. Etaba kadar başka başka konularla Görüşmek üzere :) 
Sevgiyle kalın ...






29 Kasım 2014 Cumartesi

hayat şükretmek olmalı

Hayat insanoğluna bazen öyle güzel şeyler sunar , her şey o kadar yolundadır ki ; şükretmeyi unuturuz ...Ve bazen aynı hayat insanoğluna öyle kötü ve acı dolu günler yaşatır ki ; isyan etmekten,hayıflanmaktan,olmayana odaklanmaktan gene şükretmeyi unuturuz...

Allah'ın hikmetine sual olunmaz derler. Aslında mutlu olduğumuz zamanlarda da ya da keder , acı içinde hayatın tüm olumsuzluklarını sırtımızda taşıdığımız anlarda da sınanıyoruz. Yaradan o kadar büyük ve yarattığı her kuluna ,  hayvana, bitkiye o kadar yakın o kadar içimizde ki bizi bizden daha iyi tanıyan yaşadıklarımızın ve yaşayacaklarımızın anahtarı ki bizim için hayır olarak gördüğümüz , olmasını arzu ettiğimiz hırsla saplantıyla bağlandığımız ama bir türlü elde edemediğimiz şeylerin belki de bizim için hayır değil de şer olduğunu bilendir Allah! Bizi bizden koruyan ,bizim için doğruyu da yanlışı da bizden önce gören , verdikleriyle bizi sınayan ve her başımıza bir olay geldiğinde iyi ya da kötü ,kullarının sonunda yüzünü O na dönmesini sağlayandır.

Aslında şükredecek öyle çok nedenlerimiz var ki; '' üzülme der Mevlana , ve devam eder : kaybettiğin her şey başka bir surette geri döner'' her zaman olumlu bir yan vardır. her zaman... Düşünsenize hayatın sadece olumsuz şeylerle geçmesi mümkün değil . Çünkü, insanoğluyuz işten kovulsak,üzgün ya da kızgın ayrıldığımız iş yerinin kapısından çıkar çıkmaz bizi kendine güldürecek bir an dağılamamızı sağlayacak ya da tam tersi bir dilenci görecek ve gene istem dışı olumlamalarda bulunacağız.Belki daha vahim bir tabloyla karşılaşıp '' olsun be buna da şükür , Allah büyüktür'' diyeceğiz... İnsan olmanın temeli budur zaten. hayatın size verdikleri için şükretmek , evrene Allah a teşekkür etmek vermedikleri için de benim ve bütünün hayrınaymış diyebilmektir.ancak ve ancak o zaman doğruya odaklanırız. eğer çok istediğimiz bir şey olmuyorsa ya şuan zamanı değildir,ya bizim için hayırlı değildir ya da ondan çok daha iyisi olacağı içindir .

Konficyus'un şu deyişine bir bakın: "Ayakkabılarım olmadığı için şikayet ediyordum,ta ki ayakları olmayan bir adam görene kadar." Komşu ülkelerimizin savaşta olduğu insanların topraklarından vazgeçip başka ülkenin , başka toprağın, başka kültürün insanı olmaya çalışırken gördüğünüzde bir savaş içinde olmadığınıza şükredin.

Hastalanıp doktora gittiğinizde durumu sizden daha ağır olanı gördüğünüz an halinize şükredin.
Kazancınızın az olduğunu düşündüğünüzde bir pazar sonrası sergiler toplanırken oradan artan yiyecekleri toplayıp çocuklarına götürmeye çalışan insanları görüp halinize şükredin.
İstediğiniz notu alamadığınızda dünyanın sonuymuş gibi davranmayıp, doğuda, güneydoğuda hiç okula gidemeyen çocukları düşünüp şükredin. Olsun 2. bir sınav da var!
Ailenizden şikayet ettiğinizde, anlaşmazlıklar yaşandığında yetiştirme yurdundaki çocuklara bakın ve halinize şükredin.
Güne sağlıkla uyanabildiğiniz için,
görebildiğiniz,duyabildiğiniz,tadabildiğiniz için şükredin.Rüzgara,kara , yağmura hemen arkasından doğan güneşe şükredin.
Ağlayabildiğiniz ve gülebildiğiniz için şükredin.
Bildiğimiz ve bilmediğimiz tüm olumlu özellikleriniz ve yetenekleriniz için şükredin.
Kusursuz bir bedene sahip olduğumuz için , ve olağanüstü ruhsal bir varlık olduğunuz için şükredin.
Çocuklarınız varsa onlar için şükredin

Her şükredişinizde bir sonraki zorluğu daha kolay atlacaksınız. Görünenin değil görünmeyenin farkına varıp gene gene gene şükredeceksiniz!
Şükretmek de bir bakış açısıdır hem de en olumlu en mantıklı en duygusal en samimi bakış açısı.Ve şükrettiğiniz zaman daha sakin,daha dingin olaylara daha olumlu gözle bakabilen,daha anlayışlı,daha samimi bir insan olup çıkıverirsiniz ...

Hepimiz görevlerle geldik bu dünyaya ..çevremizde yardıma muhtaç biri görüyorsak eğer görevlerimizden biri ona yardım etmek olabilir..Komşumuz dertliyse görevimiz ona can yoldaşı dert ortağı olmaktır belki de...Ya da tam tersi onlar bize.. ne bileyim işte bunları türetebiliriz...

Velhasıl , şükretmek hayatınızdan hiç eksik olmasın ...olmasını istediğiniz ne varsa sizin , çevrenizin ve bütünün hayrına olsun ..Bu yazıyı yazabildiğim için şükürler olsun. Şükürler olsun Yaradan'ımıza ve bugünlerimize.

SEVGİYLE KALIN...


28 Kasım 2014 Cuma

bir erkek bebek ritüeli SÜNNET

Hamilelikte sabırsızlıkla beklenen şeylerden biri de 12. haftadan sonra yapılan - yapılacak olan cinsiyet tahminidir... bebek eğer kız ise pembe hayaller, takılar,tokalar,süsler hayal edilir ama eğer bebek erkekse bence ilk akla gelen şey koca maviş maviş maşallahların içinde,sünnet düğününü hayal ettiğiniz oğlunuzdur... En azından benim öyle oldu diyelim .. :)

Doğum yaklaştıkça bebeği hastaneden çıkmadan evvel sünnet yaptırma fikri benim aklımı kurcalamaya başlamıştı ..Malum biz büyükler sünnetin , sünnet düğününün o gurur verici eğlenceli kısmıyla fazla haşır neşir olurken çocuklarımızın hafızalarında oluşan tabulardan,endişelerinden,belki korkularından ve genel  psikolojilerinden bi haber davranabiliyoruz... Tüm bu araştırmaların sonrasında, biricik yavrucum Baran'ım ın sünnetine de şahit olunca anladım ki bu işin çocuklar üzerindeki psikolojik etkisi çok çok fazla .çünkü canım yeğenim Baran aynı anda bademcik ve geniz eti ameliyatı olma kararı alındığında doktoru hazır anestezi almışken sünnetini de yapalım mantığıyla yaklaşmıştı. Mantık olarak doğru ama benim canım Baranım ameliyat sonrası  geniz eti ve bademcik ameliyatı olduğunun farkında bile değil tek derdi korkusu ve üzüntüsü pipisinin kesilmesi ve erkek olarak doğduğu için duyduğu üzüntüydü .. Ailenin ve  doktorların insanüstü uğraşlarına rağmen, ne yaparsanız nasıl davranırsanız davranın ister 3 ister 5 ister9 yaşındaki bir çocuğu sünnet ettiriyorsanız akabinde yaşayacağınız psikolojik travmaya da hazırlıklı olacaksınız demektir. çünkü her ne kadar bu sünnet olayında olması ve olmaması gereken yaşlar varsa da travmatik etkileri aynı olabiliyor maalesef ..ya da yaşı sünnet için uygun görülen bir çocuk için de o sünnet hikayesi aşırı travmatik olabiliyor.
işte ben de bu yüzden daha hamileyken başladım sünneti anlamaya çalışmaya , çocuk üzerindeki etkilerini öğrenmeye.. okuduğum bir çok kaynak bebek doğduktan ilk 3 hafta içerisinde sünnet olması gerektiğini eğer o dönemde değil de 3-6 yaş arasında olursa da çok dert edilmemesi gerektiği ama ailelere düşen görevleri kısaca özetliyim isterim;
  1. aile asla çocuğa pipisi konusunda olumsuz şakalar yapmamalı !
  2. çocuğa asla pipin kesilecek imajı vermeden ,yani çocuğun pipisiyle ilgili daha az endişelenmesini, yapabiliyorsanız endişelenmemesini sağlayacak şekilde açıklamalar yapmak hatta eğer mümkünse sünnet kelimesinin dahi geçmemesini sağlamak.
  3. doktora giderken olay fazla abartılmamalı çocuğun duyacağı olası acı için aile olumlu makul açıklamalarda bulunmalı.
  4. çocuk sünnet sonrası eve döndüğünde ASLA PİPİ İLE İLGİLİ ŞAKALAR YAPILMAMALIDIR.

SONUÇ OLARAK çocuk eğer sünnet edilecekse en uygun zaman ilk 3 hafta içinde yaptırılmalı eğer yaptırılamadıysa 3-6 yaş arasındaki dönmede daha hassas davranılmalı hatta bir pedagogdan kesinlikle yardım alınmalı .

kendi doktorumla da bu konuyu konuştuğumda bana bebekken sünnetin daha avantajlı olduğunu yeni doğan bebeklerin sinirlerinin tam gelişmemiş olduğu için daha az acı duyacaklarını,hücreleri çok yeni olduğu için daha çabuk iyileşeceğini ve psikolojik olarak da ne olduğunu anlayamayacağı içinde travmatik olmayacağını tavsiyeler halinde sundu . biz de eşimle doğumdan hemen sonra yaptırmaya karar verdik ve benim taburcu olacağım gün oğlumun sünneti yapıldı gayet sakin bir şekilde evimize döndük ve yalnızca 1 gece ağlaması oldu ve öyle feryat figan bir ağlama da değildi yarım fitilini de verdikten sonra ertesi güne uyanan tatlış oğlum 7-10 gün içinde tamamen iyileşmiş oldu ...

ben, yenidoğan sünnetini kesinlikle tavsiye ediyorum iyi ki böyle bir karar vermişim gene olsa aynısını yaparım .
sevgiyle kalın :)

hayata bebekle devam etmek/ doğum sonrası depresif haller mi?

Evet 9 aydır beklenen an geldi sevgili miniğimiz evimizin baş köşesinde yerini aldı...peki şimdi n'olucak?

hiç bir şey .. ben hamileliğimde de öncesinde de çok sosyal her gün bi program yapan biri kesinlikle değildim . 2 gün dışarı çıksam ,of 3 gün  evde kalıcam diyen ,sakinliğiyle bir şeylerle uğraşan evcimen bir insandım. çevremdeki insanlar derlerdi kızım sen bir de çocuğu doğur hiç evden çıkmazsın ... ama işin garip tarafı ben çocuğu bir doğurdum pir doğurdum..Asla (hamileliğimin son ayları hariç) öyle hadi bi yürüyüşe çıkıyım da temiz hava bol oksijen rahatlama muhabbeti yapmayan ben, çocuğu aldığım gibi kendimi evden atar oldum .. arkadaşlar mı oturacaklar? çocuğu kaptığım gibi yanlarına,her pazar dışarıda bir yerlerde kahvaltı, yazın doğum yaptım illa o denize girilecek  sevgili oğlumun 40 ı çıktı 1,5 hafta sonra ben Antalya'da tatildeydim hem de öyle ev tatili de değil bildiğin otel tatili...oteldeki en küçük bebek benim oğlumdu gören tüm turistler hem şaşkınlıkla hem de hayranlıkla bize bakıyorlar sevgili küçüğüm sayesinde çevredeki sempatikliğim giderek artıyordu... ondan bi 3 hafta kadar sonra gecenin 12 sinde arkadaşlarımızın gazıyla akçaya gitmeye karar verdik ve yarım saat içinde eksik yok fazlası var hazırdım :) 2 gece yatıp döndük..
canım mı sıkıldı hamileyken doğru dürüst çarşıya pazara inmeyen ben çocuğu slinge, çantasını sırtıma takıp sokaklarda fink mi atmadım ,  hadi hava çok güzel güneş çıktı deyip mahalle turlarına mı çıkmadım ... ama evden çıkmıyorum kaçıyorum adeta  ..

canım oğlum, eşim ve ben bebeğimiz doğduktan sonra önceki hayatımızdan pek bir şey kaybetmemişiz ne o bebek oldu deyip kendine program yapıp beni bertaraf etti ne de ben bebeği bahane edip oraya buraya gitmemek için mızmızlandım. iyi ki de öyle yapmışım şimdi havalar soğudu diye üzülüyorum eskisi kadar rahat çıkamıyorum yazın bebek büyütmek ne kolaymış yahu:) yok tulumunu giydir,yok beresini tak,kendin giyin , rüzgardan koru derken 3 te çıkacaksam o saat 5 oluyor ...ama sonuç ne olursa olsun o dışarı çıkılıyor rahatlatılıyor ve eve geri dönülüyor..

iş mi var beklesin arkadaş , yemek mi yok yaparız pratik bir şeyler yeriz çok sorun değil o  ruh rahatlayacak !

SONRA BİRDEN DÜŞÜNDÜM  de sanırım benim doğum sonrası ortaya çıkan sıkıntılarımdan birisiydi bu evde inanılmaz derecede bunalıp bebeği ve kendim dışarı atmak... ve akabinde kendimi kutladım aferin kız sana taze anne ! ancak bu kadar güzel bi bunalıma girebilirdin.. ya evden çıkmak istemeseydim? ya hü hü sürekli ağlak ağlak dolaşsaydım ? ya hayatı kendime bebeğime ve aileme hapis etseydim ? sonra dedim ki aman kızım ya tek derdin bu olsun beklesin bulaşıklar,yemekler gelsin gezmeler tozmalar senin bi gülüşün yeter be
 anam :)

AYIN KİTAP ÖNERİSİ



BEBEĞİNİZİN İLK YILINDA SİZİ NELER BEKLER

merhaba gebeliğim süresince her ne kadar internetin nimetlerin yararlansam da ben elime kitap almadan duramıyorum . e yaşantınız değiştikçe elinize aldığınız yayınlarda ona göre şekilleniyor. hamileliğimde de bebeğinizi beklerken sizi neler bekler i okudum ve gerçekten çok beğendim . kitapta o kadar çok açıklama var ki ( hatta saçma bu da yahu  olur mu ? diyebileceğiniz sorular bile var )doktorunuza sormanıza gerek bile kalmıyor... annenin psikolojisinden girin de bebeğin ay ay gelişimi , görülebilecek sorunlar,yeme içme,yaptırılması gereken tahliller ,baba psikolojisi,düşükle sonuçlanan doğum gibi bebek bekleyen bir ailenin başına gelebilecek her ihtimal yazılmış bilgilendirilmiş .. tabi bu memnuniyetten sonra hemen diğer aşamaya geçip bu kitabını da aldım ..

aynı şekilde bu kitap da anne babalara bebekleriyle geçirecekleri ilk yıl boyunca bilmek isteyecekleri her şeyi ayrıntılarıyla açıklayan, gene aylık düzene göre hazırlanmış, kapsamlı bir rehber...
bebeğin ay ay gelişiminden tutun da , büyük kardeş, karı-koca ilişkileri,baba olmak,evlat edinme,düşük doğum gibi geniş yelpazeli bunun yanında nitelikli tarifler,ilkyardım önerileri,yaygın çocuk hastalıkları,boy-kilo çizelgeleri gibi hazır referanslara sahip, okunulası bir kitap.

herkese tavsiye ediyorum bu kitaptan faydalanmalı hatta bebek bekleyen arkadaşlarınıza hediye olarak götürmelisiniz bence ...

26 Kasım 2014 Çarşamba

doğum sonrası ilk emzirme günleri/emzirmek hayal değil

Emzirmenin e sini bile duyduğunda gördüğünde tüyleri ürperen kadınlar tanıyorum ben ...ağlaya ağlaya bebişini emziren anneler ... sütüm gelmiyor ,neden gelmiyor ,diye ağlayan anneler.. of of of saymakla bitmez ...

emzirmek hayal değil aslında .. eğer hayal olsaydı ,benim için de öyle olurdu .normal bir gebenin doğum yaptıktan sonra 2 - 3 . gün sütü gelmeye başlar (ağız sütünden bahsetmiyorum)..ben bebeğim doğduktan sonra hastanede dahil olmak üzere sürekli olarak emziriyordum sevgili anne sütü hemşirem bana:' korkma sen sağdığında süt gelmese bile sütüm hiç  gelmiyor gibi düşünme bebek emmeye başladığı an ona süt muhakkak azda olsa gelir ,2-3 güne sütün gelecek  telaşa kapılma dert etme ki rahat rahat sütün salınsın' ve benim 1 hafta boyunca 10 ml den fazla sütüm gelmedi .bebeğim ağlıyor ,ben  o aç kalıyor diye ağlıyorum  , mama vermek zorunda kalıyoruz ağlıyorum,kendimi yetersiz hissediyor ağlıyorum ,göğüslerim acıyor ağlıyorum nedenim o kadar çok ki ve hormonlarım öylesine tavan yapmış ki ben sürekli ağlıyorum neden neden neden???

sonra başlıyor içimdeki vesvese çiğdem gelmez tabi kızım, milletin göğüsleri hamilelikte başlar büyümeye sende damardan başka bir şey yok tabi gelmez sütün , kilo da alamadın hamileyken , e ruh  halin de elle tutulur gibi değil ben süt olsam bende gelmem dır dır da dır dır diye ...

işte o an canım annem, güzel annem, bal annem giriyor devreye ...O'nun hakkını asla ödeyemem öylesine destek oldu ki bana öyle elimden tuttu ki o olmasa kendimi hayal bile edemiyorum.

öyleydi böyleydi derken ben ilk 1,5 ay bebeğimi mama ile beslemek zorunda kaldım önce emziriyor ardından da biberon veriyor her biberon verişi sonrası üzülüyor kendime kızıyor mutfakta tahine pekmeze dereotuna soğana saldırıyordum.sonuç? sonuç gene aynı ...

bebeğim 2. doktor muayenesinde doktorumuz sütümün yettiğini mamayı kesebileceğimi  rezene still tea gibi anne sütü artırıcı herkesin artık soyadı gibi bildiği bir kaç öneride bulundu ama şimdi de benim kendime olan güvenim gitmişti yetersiz hissetmeye başladım bir kere olmuyor olmuyordu...

 sonra bir yazı okudum şöyle diyordu :


  1.   emzirme kampına girin; yiyin , bol bol için ve yatıp uyuyun uyumak inanılmaz süt getiriyor  öyle yaptım zaten vücut süt üretirken inanılmaz bir enerji harcıyor acıkıyor ve susuyorsunuz...
  2.   her emzirmeden sonra sütü sağmak:  bu olay beyine şöyle bir mesaj iletiyormuş: hopp süt yetmiyor süt üretsene ! ve beyin daha fazla süt üretimine sinyal veriyormuş
  3.   deli gibi su içmek : evet günde 3,5 -4 litreye yakın su tüketin inanılmaz süt artıyor tabi 2,5 litresini su kalan yarım litreyide gün içersinde içtiğiniz çaylar,bitki çayları,kompostolar ile tamamlayabilirsiniz.(ben incir kompostosu içmiştim işe yarıyor)
  4.  sütünüzün geldiğine inanın , herşey kafada başladığı gibi kafada biter benim gibi yetersiz hissettiğiniz an hükmen mağlup oldunuz demektir .olumlu , pozitif düşünün kendinize güzel telkinler verin , derin derin nefesler alın
  5.  keyfinizin ve sütünüzün gelmesini engelleyen dış mihrakları bertaraf edin ! biliyor musunuz belki de en önemli madde bu . başınızda dır dır konuşan ,konuşmasada tavırlarıyla hareketleriyle aç kızım bu çocuk zorlama imajını sergileyen tüm kişileri hayatınızdan çıkarın hanımlar ,inanın ki bebeğinizin ilk  rızkı sizin göğüslerinizde ve bu hareketleri davranışları sergileyenler bebeğinizin rızkıyla oynuyorlar !

işte bu yazdığım 5 madde benim sütüm gelsin diye uyguladığım maddelerdi inanın emzirmek hayal değil ,hata tanıdığım bir ebe anneme dönüp düzenli olarak bu bebeği siz emzirin sizin dahi sütünüz gelir demişti. tüm bu yazdıklarımı yapıp da sütüm gelmiyor diyen kadın bilmiyor tanımıyorum .eğer gerçekten emzirmek istiyorsanız emzirirsiniz bu kadar basit.

şuan bebeğim 5,5 aylık hala güldür güldür emziriyorum senin sütün az emziremezsin mama da ver diyenlere inat ! o büyümeyen göğüslerim de süt üretimi yapmaya başlar başlamaz bi güzel de büyüdüler ki ( zaten sütün göğüs büyüklüğüyle alakası yokmuş )... yaşadığım yerdeki çocuk doktorumuz 1,5 aydan sonra biberonu bırakıp  sadece anne sütüne geçtiğimi öğrendiğinde beni tebrik etti ve bebeğimin de boyunu kilosunu kontrol edip çok başarılı bir emzirme sizi tebrik ediyorum diye yüreklendirince ne kadar sevindim kelimelerle ifade  edemem ...
5. madde gene devreye giriyor işte hanımlar sizi teşvik eden yüreklendiren insanların etrafınızda dolaşmasına izin verin ,gelmez diye olur olmaz konuşanın ,tip tip bakanın değil...

bebeği emzirmek kadar güzel bir şey yok varsa da ben yaşamadım ... bu güzelliği sizin de tatmanızı diliyor emziren ve emzirmeye gayret eden arkadaşlarıma da gayretler ve başarılar diliyorum .

25 Kasım 2014 Salı

hayata göz kırpmak...

Siz de bir bebeğiniz olmadan evvel benim gibi mükemmeliyetçi,hırslı,aşırı eleştirici,saman alevi gibi parlayıveren hatta bazen gözünün üstünde neden kaş var yahu ?diye olup olmadık şeylere daha az tahammülkar birisi miydiniz? vallahi kızlar ben aynen böyle huysuz, olumsuzdum ...tamam kendi kendimi de yemiyim o kadar, belki yaşadığım bazı hayal kırıklıkları,olumsuzluklar,hayatımın içindeki bazı kesitlerin benim gönlümden geçen gibi olmaması beni bu isyankar ruh dünyasına itmiş olabilir ...

Ya da çevremdeki insanlar , genel yaşantım ve bazı hayallerimi ötelemeyip de gerçekleştirseydim içimdeki o ışıltılı , cimcime yerinde duramayan olumlu SAKİN kıkırdak kız ortaya mı çıkardı yoksa bunların hepsi olabilir arkadaş sen her durumda hayata bir yerinden göz kırpıştırıp olayları ve durumları lehine kullanmayı bilmelisin de diyebilirsiniz...

Siz ne düşünürsünüz ne dersiniz bilmiyorum ama gelen bebeğin bende SAKİNLEŞTİRİCİ bir etki yaptığı kesin ...ya ben akıllandım bazı durumlarda nasıl davranmam gerektiğini öğrendim ve gözüm açıldı ya da sevgili bebeğim benim üçüncü gözümü açtı ...

Sonuç olarak ;
Hayatın bizden bazı şeyleri götürdüğünü zannederken biz, aslında yeni yeni şeylerin içimizde filizlendiğini göremiyoruz bazen.eskiden fitil olduğun olayların kucağında bebek varken aynı şekilde olduğunda ammaaannnn ..! o da öyle oluversin arkadaş diyebilmektir anne olmak , eğer ona kızarsam ,iş yerinde sorunlar çıkarsa,patronum şöyle derse,saçma sapan şeyleri kafama takıp içimde biriktirirsem vs. vs.  bebeğime vermem gereken sabır ilgi gülücüklerden kullanmış olacağım diye düşünmektir hayata göz kırpmak. ve en önemlisi sen benim yavrumun ilgisinden , sevgisinden ,mutluluğundan çalamazsın! hopp orda bir dur bakalım diye yavrunun görünmeyen haklarını korumaya başlamaktır anne olmak ...

 Ben bazı konularda ne kadar hala çocuk kaldıysam bazı konularda da hiç beklemediğim kadar olgunlaştığımı hissediyorum ve bu hayatın benden götürdüğü, getirdiği ve bana kattığı şeylerin yanında HİÇ kalır !

22 Kasım 2014 Cumartesi

Bahsetmezsek olmaz

Ben blogumda hamilelik sürecinden pek bahsetmeyeceğim fakat gebeliğimin 5. Ay'ından bahsetmezsek olmaz .

23. Haftamda her gebenin yaptırdığı 4 lü tarama ve ayrıntılı ultrason için kontrolümüze  gittiğimizde ben gene çok Heyecanlı ve artık Bebeğim 20. Haftayıda geçtiğinden renkli ultrason hayali kuruyorum yüzünü görücem, ellerini ayaklarını vs vs  diye uçuyorum ... 4 lü taramayı önce kendi doktorum yaptı ben sevinçle ve merakla tüm ilgimi dikkatimi ona ve ekrana vermişken küçük yumağımızın Kafasında 2 adet kist oluştuğunu öğrendik .doktorum gayet sakin ve kendinden emin bir şekilde durumun gayet doğal olduğunu ve 30. Hafta ile kaybolacağını söyleyerek beni sakinleştirdi ve biz Şaşkın bir şekilde evimizin yolunu tuttuk .daha sonra Ayrıntılı ultrason için doktorumuzun yönlendirdiği başka bir hastanenin ultrason doktoru ile bir araya geldik .ben gene umutla bebeğimizi Görücez yüzünü Görücez umuduyla Ayrıntılı ultrasona girdim bu sefer de doktor dedi ki bebeğiniz 'tek umblikal arter '!!!!! Sonra başladı daha da Ayrıntılı incelemeye . Rapor alan hemşireye sürekli trizomi18 diyerek birşeyler yazdırıp duruyor bende anlamıyorum herhalde bilmediğim bir terim diyorum... Adım adım gidecek olursak ;

NEDIR ARKADAŞ BU TEK UMBLIKAL ARTER?



TEK UMBLİKAL ARTER (BEBEĞİN KORDONUNDA TEK ATARDAMAR BULUNMASI)

GÖBEK KORDONUNDA TEK ATARDAMAR BULUNMASI
(Single Umbilical Artery - SUA)

Normalde göbek kordonunda (umblikal kord) 3 adet damar bulunur. Bunlardan ikisi umblikal arter yani atardamardır. Biri de umbikal ven yani toplar 
damardır. Normalde insan vücudunda atardamarlar (arterler) temiz kan yani oksijen ve besinden zengin kan taşırlar, toplar damarlar (venler) kirli kan yani karbondioksit ve atık maddeler içeren kan taşırlar. Fetusun göbek kordonunda bu durum tam tersinedir. Umblikal arterler kirli kanı fetustan plasentaya doğru taşır, umblikal ven temiz kanı plasentadan fetusa taşır. Tek umblikal arter denen durumda göbek kordonunda bir umblikal arter bir de umblikal ven bulunur.

Tek umblikal arter bulunmasına tüm tekil doğumların %1'inde, ikizlerin %5'inde rastlanır. Bu durumun neden oluştuğu tam olarak bilinmemektedir. İkiz gebeliklerde, ileri anne yaşı olanlarda, diabet hastalarında, kız fetuslarda daha sık rastlanır.

Tanı:
Ultrasonda gönek kordonunda 3 yerine 2 damar görülmesi ve arterin normalden büyük izlenmesi ile tanınabilir. Renkli Doppler ultrason ile tek bir arter olduğu görülebilir ve fetusun mesanesinin sadece bir yanında arter olduğu izlenir.

Tek umblikal arter olmasının önemi nedir?
Tek umblikal arter bulunan fetusların %20-30'una diğer bir takım anomalilerin de eşlik ettiği bildirilmiştir. Bunlar kalp anomalileri, sindirim sistemine ait anomaliler, böbrek ve beyin anomalileri gibi çeşitli anomaliler olabilmektedir. Tek umblikal arterle en çok birlikteliği izlenen kromozomal anomali trizomi 18'dir. Bu anomalilere bağlı doğumdan önce veya sonra ölüm %10-20 oranında görülmektedir. Gebelik sırasında fetusların %15-20'sinde gelişme geriliği izlenir.
Tek umblikal arterde düşük ve erken doğum riski de artmıştır.
Tek umblikal arter bulunan fetusların yarıya yakını tamamen sağlıklı ve hiçbir anomali olmadan doğmaktadır.

Gebeliğin takibi:
Gebelik sırasında tek umblikal arter saptandığında mutlaka başka anomalilerin de eşlik edip etmediğini araştırmak gerekir. Fetal ekokardiyografi yapılmalıdır. Başka anomalilerin eşlik ettiği saptanırsa kromozomal anomali araştırması için amniyosentez ile fetal kromozomal inceleme yapılabilir. Başka anomali saptanmadığında kromozomal anomali olma riski düşük olmasına rağmen aile ile bu risk tartışılarak amniosenteze karar verilebilir. Fetus gelişme geriliği oluşması açısından ultrason ölçümleri ile takip edilmelidir. Doğumdan sonra "böbrek" anomalilerini araştırmak için ultrason yapılması önerilir. 

Evet işte benim durumum buydu ve sevgili diğer ultrason doktorumuzun sürekli trizomi 18 terimini kullanmasının nedeni ise hem Gökkuşağımın  başındaki kistler hemen de Göbek  kordonunun  tek umblikal arter şekilde olması ...

Tabi bu tanıyı da koymadan evvel inceleme yaptıkları başka yerler de var bunlardan biri Bebeğin burun kemiği , elleri,uyluk kemik Uzunluğu,gibi gibi ...

Netice itibariyle oğlumuzun sonuçları başındaki kist ve Göbek bağı haricinde temiz çıktı ve doktorumuz dedi ki : evet biz bu gibi durumlarda yani tek umblikal arter ve yanında kafada kist gördüğümüzde aklımıza direkt olarak trizomi18 gelir fakat bu tanıyı da koyabilmek için Bebeğin bazı Bölgelerinde ölçümler yaparız ve sizin Bebeğinizin tüm ölçümleri gayet doğal ve normal gidiyor.hatta aileyi tanıyan da bir doktor olduğundan bana açıkça :kızım senin bebeğin gayet sağlıklı bu gibi durumlar bindebir olabilir için rahat olsun deyip bizi uğurladı fakat benim içim rahat etmediğinden direkt olarak kendi doktorumu arayıp yanına gittim.aynı şekilde o da rahat olmam gerektiğini bu durumun ne beni ne bebeğimi ne de doğumumu etkilemeyeceğini fakat içimin rahat etmesi için amniyosentez de yapılabileceğini bir de kan ile DNA testi yaptırabileceğimizi anlattı.

AN İTİBARİYLE size ne kadar kötü olduğumu hayalkırıklığına uğramış olduğumu ve nasıl korktuğumu anlatamam tam 3 hafta eşim ve ben ölü gibi yaşadık ne yapacağmızı bilemedik .ne yapabilir dim ki amniyosentez olsam ya da DNA testinin Almanya dan gelmesini beklesem gene nerden baksam 2 3 hafta geçecekti yasal süre zaten yanlış hatırlamıyorsam 26 hafta idi .
ve ben iki tahlili de yaptırmayı reddederek ne olursa ne olacaksa kabulum dedim ama eşim bir türü rahatlayamadı sonra eşimin zoruyla istanbulda yüksek riskli gebelikler konusunda uzman olan bir profösör doktora daha gitik .orada da doktorun yaptığı uzun süreli muayene sonrasında o kadar mutlu ve içim rahatlamış şekilde çıktım ki anlatamam 

bir türlü göremediğim bebeğimin yüzünü gördüm ellerini ayaklarını o kadar güzel gösterdi ki o an sessiz sedasız hüngür hüngür ağladım !!ve sonuç olarak sevgili doktorumun söylediği şeyleri tekrar ederek herşeyin yolunda olduğunu olsa olsa bebeğin 100-200 gr zayıf doğabileceğini söyledi .BU ARADA BEBEĞİMİN DOĞUM KİLOSU 3450 GR.

SONUÇ OLARAK SEVGİLİ ARKADAŞLAR EVET GÜNÜMÜZ TEKNOLOJİSİNDE GEBELİĞİN ERKEN AŞAMALARINDA BİR ÇOK PROBLEMİ ERKEN TEŞHİS ETMEK MÜMKÜN FAKAT DÜŞÜNMEDEN EDEMİYORUM ACABA HERŞEYİ BİLMEK BU KADAR GEREKLİ Mİ ? VE BENİM DOKTORLAR NE KADAR RAHAT OL DESELER DE SÖYLEDİKLERİ ŞEYLER SONUCUNDA BU KADAR STRESE VE ÜZÜNTÜYE BOĞULMAMA DEĞDİ Mİ ? VARIN SİZ KARAR VERİN !

17 Kasım 2014 Pazartesi

herşeye rağmen,Ve sen geldin bebeğim..

 tarih 02.06.2014 pazartesiyi gösteriyordu paşam artık 41. haftasını bitirmiş sanki benim sezeryana olan korkumun farkındaymış gibi kıs kıs gülerek gelmemekte ısrar ediyordu..tabiki inatçı annesi gün sancılarının da gazına gelerek sunii sancıyla epidural normal doğum yapmaya karar verdi..

pazartesi saat 8 de bilecik ten eskişehire yola çıktık bende tık ses yok ! bir gün öncesi de sancılanmışım mutluluktan uçuyorum bebeğim gelmeye karar verdi hayallerimdeki doğumu yaşayacağım holleyy derken arkadaş meğersem o da yalancıymış:( neyse dedik taktık  suni sancıyı bir yandan işlemler diğer yandan gergin bekleyiş.. ama benim hastanemin en güzel tarafı normal doğum yapacaksanız eğer tüm sancılarınızı ailenizin yanında geçirip artık 9 cm e ulaştığınızda doktorunuzun sizi doğumhaneye götürmesiydi . sevgili doktoruma küçük bi çocuk gibi korkuyla karışık annem de yanımda olabilir mi yanıma girip çıkabilir mi diye mahcup bir şekilde sorup tabiki siz zaten odanızda olucaksınız eşiniz, anneniz yanınızda olacaklar cevabını aldığımda çocuk gibi ellerimi şaplatıp holley deyivermişim :))

gelelim işin aslına sevgili anneler bacılar hatunlar ! doğa size nasıl doğuracaksınız diyorsa o şekilde doğuruyorsunuz inatlaşmanın gereği yok ! TAM 10 saat sonra ben hala 1.5 cm bile açılamamışken ve 1,5 dakikada bir sancım girmeye başlamışken 10 dakika içinde sezeryana alınmak kadar hayal kırıklığına uğratıcı bir şey yok !

tamam evet olabilir pozitif düşün bebeğin sağlığı hala yerinde sende eh işte iyisin olmuyosa zorlama kızım ses çıkarma gir sezeryana dedim (tabi artık eşimin annemin ablacığımın ısrarları ile ve gözyaşlarıyla tabi !!)).

ben , spinal anestezi ile sezeryan oldum tabiki 1,5 dakikada giren sancılarla cenin pozisyonunu alıp sabit bir şekilde durmanın zorluklarından bahsetmiyorum bile ! ve 10 saatin stresinden sonra sezeryana başlayıp bebeğimi çıkarırken doktorum, ben o an allah allah diyerek panikledim ve üstüne bir de uyutulmak zorunda kaldım! ameliyathaneye girdiğimde tam karşımda küçük yatak gibi bişey vardı dedim ki oğlumu bana gösterdikten sonra ilk oraya alacaklar heralde .. kısa süreliğine uyutulduğum için (1 ila 1,5 saat) yatağıma alınırken gözlerim açıldı ve direkt olarak o küçük yatağa baktım oğlumu orada göremeyince binbir stresle sezeryana giren ben bebeğim nerde bebeğim nerde diye diye başladım ağlamaya ağlamak şöyle dursun hayatım boyunca geçirdiğim nadir sinir boşalmalarından biriydi... ve içime doğan şey olmuştu bebeğim kakasını yapmış , eğer ben doktorumu dinlemeyip ısrarla normal deseydim de gecenin ilerleyen saatlerinde apar topar sezeryana girecekmişim!vel hasıl bir müddet kendime gelemedim taa ki gökkuşağımı yanıma getirip kollarımın arasına verdikleri ana kadar. o anın güzelliğini müthişliğini büyüsünü anlatamam... bu nasıl bir doğadır nasıl bir yaratılıştır ki o zır zır ağlayan bebek anasının kucağına geldiğinde sesi bıçak gibi kesilsin_?
işte o an dedim ki ey benim gökkuşağım annenin dediği çıktı işte ;hep derdim ki  kokunu duyduğum an anlayacağım ki;senden önce yaşadığım en güzel an bile yalanmış...çektiğim en büyük acı senin doğumunda yaşayacağımdan daha büyük olmayacak ve Allahın izniyle seni kucağıma verdikleri o an duyduğum mutluluk,şükür,huzur da yaşadığım en büyük sevinçle mutlulukla yarışamayacak! işte o zaman BEN olacağım .sen benim dünyaya geliş nedenimsin oğlum...sen benim sıfır maliyetle bu dünyaya bırakacağım en büyük mirasım mozaiyim canımın canı ömrümün gülü olacaksın ..geleceğin günü sabırsızlıkla bekliyorum ..annen..
Ve oldu ..sen işte böyle geldin gökkuşağım ,iyiki de geldin HOŞGELDİN!

10 Kasım 2014 Pazartesi

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ...

         Evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir küçücük kız varmış . sonra o küçücük kızcağız büyümüş,evlenmiş ..günlerden bir gün bir umut belirivermiş içinde .küçük kızın gözleri daha bir parlamış ,yüreği daha bir yumuşamış . sonra başlamış yazmaya.. işte GÖKKUŞAĞI HİKAYESİ böyle çıkıvermiş ortaya...

        bize bazen çok kısa bazen de çok uzun gelen tek seferlik yaşama şansımızın olduğu hayatlarımızın içindeki renklerden ve gökkuşağımla hayatıma katılan yedi ayrı renkten , kendi çiçeği burnunda annelik tecrübelerimden ,yaptıklarımdan ve yapacaklarımdan bahsedip paylaşacağım...
blogger diyarında yerimizi alıp giriş yazımızı da yazdığımıza göre haydi bakalım HOŞGELDİK SEFALAR GETİRDİK!

      

Popüler Yayınlar