28 Şubat 2015 Cumartesi

pozitif ödüllendirme sistemi

 merhaba! çocuklarımız büyüdükçe anne babaları olarak bizim sorumluluğumuz da artar. önceden yalnızca bebeğin bakımı ,beslenmesi,korunması ile sınırlı olan sorumluluk bebekler büyüyüp ilk yaşlarına doğru ilerledikçe aileler de  çocukların psikolojik ve zihinsel gelişim ve doyumları ile de karşı karşıya kalırlar..

eğer erken dönemde çocukla mutabakata varılamazsa ileri yaş dönemlerinde bu anlaşmaya varabilmek ve çocuğunuzu kazanmak daha zor hale gelebilir. peki buradaki 'çocuğunuzu kazanmak' tan anladığımız nedir?
öncelikle çocuğunu kazanan aileler ,kendi kurallarını çocuklarının kabul edebileceği şekle dönüştürebilen ve karşılıklı tatmin ile iki tarafı da olumlu sonuçlar ile mükafatlandıran kişilerdir.

pozitif ödüllendirme sistemi nedir?
istenen davranışların daima ödüllendirilmesi istenmeyen davranışlara da ödül olmaması -ama ceza da olmaması - dır. ve ödüllendirilen davranışların genellikle tekrarlanmasıdır.

çocuğun iyi davranışlarını olağan karşılayıp istenmeyen davranışlarını sürekli dile getirmek,çocuk doğru davranışlar sergilediğinde nasıl olsa bunu yapması gerekiyordu deyip tepkisiz kalıp,yapmaması gereken davranışları sergilediğinde de tepkinizi çekiyorsa farkında olmadan çocuk sizin ilginizi çektiğini öğrenir. doğru davranıldığında nasıl olsa kimse beni görmüyor o zaman yapmamam gerekeni yapıp ilgi odağı olmalıyım tarzıyla, aileler farkında olmadan çocuklarına 'negatif ilgi çekme' metodunu aşılarlar.

bir aracın çalışabilmesi için yakıtı benzin ise , bir çocuğun da mutlu çocuk olabilmesi için tek ihtiyacı olan şey ailesinin ilgisidir. çocuk , şu ve ya bu şekilde o ilgiyi alır. ama negatif ama pozitif. eğer çocuk doğru davranışlar sergilediğinde ,çevresine yapmaması gereken şeyleri yapmadığında ilgi göremiyor ve maddi ya da manevi bir şekilde ödüllendirilmiyorsa gene aynı ilgiyi kazanmak için davranışlarının tam tersini uygular. yaptıklarının amacı onun yaramaz ya da kötü bir çocuk olduğundan değil yalnızca ve yalnızca ailesinden alamadığı ilgi boşluğunu doldurmak içindir.
netice itibari ile çocuk istediğini alır , aile de çocuğun yanlışlarına odaklanarak onun istenmeyen davranışı sürekli tekrar etmesine olanak tanır.
bu nedenle ödüllendirme sistemine emekleme döneminde başlamak ve çocuk büyüdükçe ona ve size göre şekillendirmek gerekir.
burada ilk yapmamız gereken çocuğumuzu iyi tanımaktır. ve hareketler üzerinde çalışmaktır. azaltmasını istediğiniz davranışlar arasında çocuğunuzun kardeşine vurmaması varsa bunu kardeşine iyi davran şeklinde değil, kardeşinin saçını çekme,kardeşine vurma şeklinde elle tutulur,gözle görülür şekilde sunmalıyız.daha sonra onayladığınız ve devam etmesini istediğiniz davranışları tespit edip ve onları ödüllendirip istemediklerinizi yaptığında hiç bir şey yapmamaktır.çocuk her ödüllendirildiğinde bunu tekrarlayacaktır zaten.
iki tür ödül vardır.maddi olanlar;dondurma,parka gitme,şeker,tv izlemesi vb gibi ,manevi olanlar ise kucaklama,takdir etme,öpücüklere boğma gibi ödüllerdir. eğer bu sisteme erken yaşta başlarsanız manevi ödüllendirmenin yeterli olacağını görürsünüz. maddi ödüllere de çok özel durumlarda ihtiyaç duyarsınız.
tabi ödül sistemi uygulanırken;
yapması gerekeni öğrendikten sonra her iyi davranışta ödüllendirmeyin eğer ödül almadığı için mızmızlanırsa özel ödül özel zaman içindir gibi sözler kullanın ve ödülün zamanını ve şeklini siz belirleyin.
çocuğun güzel davranışlarını sürekli ödüllendirmek anne babalar üzerinde de olumlu etkiler yapar şöyle ki çocuğunuzu nasıl cezalandıracağınızı değil nasıl ödüllendireceğinizi sürekli düşüneceğiniz için siz de pozitif olaylara konsantre olmuş olursunuz.

sonuç olarak çocuklarımızı cezalandırmak için oturup izlemek yerine onları iyi şeyler yaparken yakalayıp ödüllendirmektir.
balla , sirkeyle yakaladığınızdan daha çok sinek yakalarsınız.

şimdilik bu kadar sevgiyle kalın.























**sevgiyle disiplin kitabından esinlenildi .

25 Şubat 2015 Çarşamba

ayın kitap önerisi

merhabalar ! oğlum büyüdükçe okuduğum kitaplar da içerik olarak değişiyor. daha önceleri klasik bebek bakım kitapları şimdilerde yerlerini özgüvene,disipline,bağırmadan,çağırmadan çocuk nasıl yetiştirilire yöneldi...

bu ay bahsedeceğim kitap doğumdan 21 yaşa kadar olan süreci kapsıyor.en beğendiğim taraflarından biri de çocukların yaptıkları hataları öğretmen olarak görmesi ve anne babaya hataları cezalandırmadan nasıl kendi ve çocuğumuzun lehine çevirebileceğimizi anlatıyor.

rehberliğin gardiyanlık olmadığını ve asla karıştırılmaması gerektiğini,pozitif disiplin diye bir şey olduğunu kuralları çocukların kişiliklerine göre düzenlememiz gerektiği ve asla tek bir bakış açısı ile ilerlemememiz gerektiğini savunuyor.

ele alınan konulardan bazıları ise şöyle ;
  • disiplin ve ceza arasındaki fark,
  • iletişim ve otorite,
  • istenmeyen davranışları düzeltme yöntemleri,
  • cezasız ve dayaksız disiplin,
  • anne baba hakları,
  • bekar, çalışan ve üvey anne babaların yaşadıkları sorunlar,
  • çocuğum hayır dediğinde ne yapmalıyım?
  • ergenlik ve gençlik döneminde çocuğumu gerçekten kontrol edebilir miyim?
  • kavgacılık,yalan,uyuşturucu,pasaklılık,eşcinsellik,isyankarlık ve şiddet sorunlarına nasıl yaklaşabilirim?

ben severek okuyorum . ve sıraladığım maddelerden en az 1 tanesi her ailede yaşanıyor buna eminim. bu sebepten dolayı sizlere de şiddetle tavsiye ediyorum .

sevgiyle kalınız :)))))

20 Şubat 2015 Cuma

mimlendim

merhaba . yeni takip etmeye başladığım tigris driver  tarafından mimlenmişim.  :) teşekkür ediyorum. hemen başlayayım o zaman;

1) kışın okumalık favori kitabın var mı ?

özellikle kışın okuyacağım favori bir kitabım yok . işin doğrusu oğlum dünyaya geldiğinden beri bırakın yaz kış kavramını gece gündüz kavramım bile  kalmadı diyebilirim :) ama her canım sıkıldığında, ya da şöyle bir rahatlamak istediğimde şu iki kitabı tekrar tekrar gözden geçiririm.

                                                                                       
 
 
 
2) kapağı mavi olan bir kitap ?                                                                                                         
  
kapağı mavi olan tek kitabım  budur. ama çok da inanarak okuduğum bir kitap olmadı.













3) yılbaşı ağacında yıldız olarak kullanabileceğin bir kitap ?
tabi ki de pinokyo. benim çocukken en sevdiğim masal kahramanıydı. her yalan söylediğinde burnunun uzadığını anlatan hikayenin kahramanı hep kafamı kurcalamıştı :))))









4)kış tatili için mükemmel olan kurgusal bir dünya?
kış tatili deyince bembeyaz doğal ortam geliyor aklıma . bir de Barbie ve fındıkkıranın o müthiş karların arasında hiç üşümeden, soğuğu hissetmeden  yaptıkları keşifleri izlediğim çizgi film .

5)birlikte kış tatiline gidebileceğin bir kitap karakteri?

beyaz gecelerin romantik,içli , hayalperest baş kahramanı olan yazarıyla tabiki.

6) favori bir tatil içeceğin, atıştırmalığın ve filmin?
ciddi manada tatil içeceğinden bahsediyorsak tabiki en favorim halis muhlis rakı dır :)) mojito da olabilir. ama emzirme döneminde olunca alköle uzuuunnn bir ara vermek zorunda kaldım . ve şu aralar favori içeceğim gazoz :)) favori atıştırmalığım pringles cips ve favori filmim de shrek 1-2-3-4 :))

evet ben sıramı savdım . şimdi bazı bloggerları mimliyorum ;

kırmızı rugan ayakkabılarım  
tokideki ses 
2 çocukla hayat

sevgiyle kalınnn :))

17 Şubat 2015 Salı

Ayna # kadın olmak # Özgecan için !!!!!

"Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayınız,kendinizi terbiye ediniz .zira size benzeyeceklerdir "

Ne kadar Anlamlı ! Ne kadar da doğru ! Yazının başlığını ne koysam diye düşünürken ayna geldi aklıma ... Özdemir Asaf ın " kişi sevdiğinin aynasıdır " sözünden .  Şu son yaşananlardan sonra AllaK bullak oldum . Televizyonlar , haberler, sosyal medya karalara büründü. Insanlar özellikle kadınlar çıldırmışcasına saldırgan , tahammülsüz,artık yeter diyorlar .

25 kasım da kadın cinayetleri hakkında yazmıştım.. Demiştim ki bazen isyankar bir ruh taşları yerinden oynatır ama daha da yerini bulmasını Sağlar. .. Ve sonra demiştim ki mutsuz kadın , mutsuz çocuk, mutsuz aile... Şimdi bakıyorum da gerçekten öyle . İş gene biz kadınlarda bitiyor ! O canice vahşeti sergileyen adam daha önce kendi öz annesine , Babasına ,karısına da aynı Şiddeti, baskıyı uygulamış zaten.  Bu adam ortalıkta gezinen bir tehditimiş zaten. Daha kim bilir kimler dolaşıyor böyle .

Bir kitapta okumuştum adını hatırlamıyorum. Erkek Çocuklarının anneye Sergilediği davranış ve annesiyle olan ilişkisi ilerde Eşiyle olacak ilişkisine Yön verirmiş. Doğru orantılı yani. Burada da bunu görüyoruz işte . O cani annesine de şiddet uygulamış sonra evlenmiş karısına da uygulamış o da yetmemiş bir de can almış !

Her şey annede bitiyor ! Her şey ailede bitiyor! Kendimizi düzeltmeden , tabularımızı yıkmadan , kalıplaşmış doğruları hayatımızdan çıkartmadan yol alamayız.

Erkek şiddetine ( psikolojik ya da fiziksel hiç farketmiyor ) maruz kalan Zayıf kadın intikamcı olur , içine nefret tohumları ekilir . Ve sonra çocuklarını kendisini üzenlere karşı silah olarak kullanır. Hele ki bir oğlu varsa ... Ah yavrum baban sen küçükken bunları bunları yaptı, yok eve gelmedi, yok beni dövdü, yok beni aldattı diye hunharca çocuğun hayatını zehirlemeye başlayınca o çocukta psikolojik bozuklukların temeli atılıyor.bu şekilde büyüyen çocuk ya anneye ileri derecede Bağımlı oluyor ,ya babaya karşı öfkeleniyor ya da evden uzaklaşıp kendi hayatını kurmaya çalışıyor.

Dolayısıyla biz kadınlar kendi mağduriyetimizden kendimiz sorumluyuz aslında. Biz onları bu hale getirdik . Korkarak, başımızı eğerek, kendimizi geliştirmeyerek,eğitime Önem vermeyerek ve en önemlisi KENDIMIZE SAYGI DUYMAYARAK !!! Kendimizi ifade edeceğiz . Kavga etmeyeceğiz. Kesin ve net Davranışlar sergileyeceğiz. En ufak şeyden affedici olmayacağız. Çünkü bu kullanılır.
Ve en önemlisi Çocuklarımızı kendi Hayatımızın her an kullanmaya hazır silah olarak kullanmayacağız. Ben ne analar gördüm kendi kocasına nefreti,kini Yüzünden gün gün çocuklarını Babalarına karşı dolduran , kendini acındıran ...  Mutsuz bir evlilik mi ? Çocuklar için mutlu bir Boşanma mı ?

Eğitimli insanların bir an önce silkelenip kendilerine gelmeleri , Eğitimsiz amiyane tabirle TAŞ KAFA Olanları da kendilerine gelmemeleri halinde Kanunları hiç bir iyi halden yırtmalarına sebep olamayacak şekilde cezalandırılmaları Lazım. Çünkü kırsal kesimdeki kadının hali daha içler acısı. Eğitim seviyesinin,refah seviyesinin yerlerde olduğu bölgeler var. Hala ağalık sistemiyle yönetilen Köyler var,Aşiret var, kan Davası var , şehir magandaları var , var da var...  Ve böylesi adamlara Eğitimle bir Şeyler verilebileceğini ben açıkcası olur görmüyorum . Yaptırım uygulamak.en ağır şekilde cezalandırmak gerekir. Başka türlüsü olmaz .

Halamın yazısından bir Alıntı yaparak İNGİLTERE'DE yaşanan olaya karşı verilen cezaya dikkat çekmek isterim.

İngiliz yargıç, gece yarısı parktan geçen kızı korkutan adama 7 yıl 7 gün hapis verice, şaşıran gazeteciler sormuşlar : ‘Adam kıza elini bile sürmedi… Kaçan kızın çığlıklarına yetişenlerde adamı yakaladılar. Bu 7 yıl 7 gün çok değil mi?
Yargıcın yanıtı hukuk tarihine geçecek düzeydedir: ‘Kızı korkutmanın karşılığı 7 gündür. 7 yıl ise 
İngiliz kızlarının gece yarısı parkta dolaşma özgürlüklerine saldırmanın cezasıdır’.

İşte bize gerçekten böyle hakimler , savcılar gerekiyor. Illa da idam , hadım gerekmez. Kanunlar bu şekilde uygulandın yeter. Bakınız İran'a her gün idamdan bir Sürü insan ölüyor ve ben orada bir değişiklik , caydırıcılık göremiyorum. Kafalar değişmedikçe ama sadece erkeklerin değil biz kadınların kafaları değişmedikçe . Oğullarımızı mutlu , kendi kendilerine yeten, öz saygıya sahip , Kadından önce INSANA  saygılı Olmayı öğretmedikçe bu iş böyle devam eder. 

Erkek çocuğu önce anneyi görür , anneden örnek alır, kafasındaki kadın modeli annesinin Davranışları ve hareketleriyle şekillenir . Bir oğlan çocuğu nasıl yetişirse Büyüyünce de öyle olur. 
Hani ön teker nereye giderse arka teker de oraya Hesabı...bir kadının oğlu gelinine zulmediyorsa, çocuklarına zulmediyorsa, Kişiliği Zayıf ve en ufak bir şeyde havlu atıyorsa, güçlü karaktere sahip değilse  bundan pay çıkarması gereken ilk kişi kesinlikle annesidir ! 
Önce kendimiz değişelim sonra bize bunu yapanlara b.k atalım.bize kötü davrananlara sesimizi çıkartmadan biziz, aman yuvam yıkılmasın , dul kalmayayım diye psikopatça bir Evliliği sürdürmeye çalışan gene biziz ha bir de sözüm ona " çocuklar için " o çocuklara senden daha büyük kötülük eden yok anlasan !!!Kimse kusura bakmasın biz bu Davranışları Çoktan hakettik. İğneyi kendimize çuvaldızı Başkasına ...

Içim çok dolu .. Bu kadarıyla kalmayacak !!!

15 Şubat 2015 Pazar

AMA TEKER TEKER GELİN YAA !

ah be çocuğum ! dişindi , uykundu, atarındı derken şimdi bir de başımıza ayrılık endişen geldi. sametin ilk diş hikayesini şu yazımdan okuyabilirsiniz. gayet rahat ufak tefek belirtilerle atlatmıştık. ama 2. dalga biraz ağır yaşanmaya başladı . oğlum şuan dişleri yüzünden deliriyor.iştahı azaldı. yoğurda bayılırdı bugün ağzına almadı,yumurtasını yarım bıraktı.omzuma eskisinden de hırsla saldırıyor.


uyku ile alakalı problemlerimi ve yaptıklarımı da  şuradan , şuradan   ve buradan  okuyabilirsiniz.
uyku olayı 2 ileri 1 geri modunda şu ara ... bir ergenle yarışacak seviyede olan bebeğime ilmek ilmek uğraşarak uygulamaya çalıştığım uyku eğitimi de yarı yolda kaldı.

uyku işini halledemeden bir de tavşanın şapkasından öfkeli atarlanan bebek çıktı. deneniyorum galiba  . sabrımı sınama şifa ver Ya Rab ! derkeneee :)) hoş geldin ayrılık korkusu.

bu nedir arkadaş? yavrucağızım,sevdiceğizim daha minnacık . dişi, uykusu, öfkesi yeterince ağzımıza mıçıyorken bir de anne kaybetme korkusu da neymiş?

yanından kalkmaya başladığım an abartmıyorum çocuk paçama yapışarak ağmaya başlıyor. su içecem oğlumm, annenin çişi geldi oğlummm , yapma oğlumm,  etme oğlummmm
...  kucağıma aldığımda her zamankinden daha sıkı sarılıyor. bu durumdan şikayetçi olduğum söylenemez tabi hoşuma da gitmiyor değil ehehhüüehüü ;)) ama 10 kg oldu .kucak da kucak derken benim çırpı bacaklarım birbirine geçti artık :(

benim sakin , mazlum oğlum zırlak oldu çıktı. gene fena değil hala ağlarken gülmeye çalışıyor.
belki de kendince diyor ki - anne yaaa .. bana neler oluyor? dişim ağrıyor, çok kaşınıyor, yapmak istediklerimi yapamıyorum, hala emekleyemiyorum , her an yanında olmak istiyorum , kendimi anlatamıyorum ve bu beni çok sinirlendiriyor! ve yanımdan ayrılacaksın beni bırakacaksın diye çok korkuyorum . kimseyi istemiyorum ....

bence bir bebeğin bakımının en zor kısmı 8 ila 12 ay arası . ben buna kanaat getirdim. çünkü ilk 6 - 7 aya kadar daha sakin oluyorlar. ( ilk 3 ay yaşanan kolik ağlamaları , gaz problemi hariç ) ama 8. aydan itibaren daha hareketli ,bir şeyler yapmaya çalışan, dünyanın daha da farkına varan küçük bireyler olup çıkıyorlar. mesela samet şu ara feci derecede yürümeye merak saldı . adam adım atmak istiyor ,emeklemeye çalışıyor, ağzının içi laf dolu bi dile gelse neler çıkacak :)

benim kendimce yorumum bir bebeğin 8 -12 aylık dönemi bana kalırsa BEBEĞİN ERGEN  dönemi olarak kabul edilmeli . çünkü yürümeye başladığında , kendini kurtarmaya başladığında daha sakin oluyorlar. bu dönem çok daha sinirli , daha tahammülsüz oluyorlar. hem diş huzursuzluğu  hem büyümenin o sancılı aşamaları sarsıyor bebekleri. 

her zamankinden daha fazla sabretmeye başladım. sabır dilemeye başladım, tahammül etmeye başladım. bence ben şuan anneliğimin bugüne kadar ki en zor kısmını yaşadım. tabiki aaa büyüsün daha ne zorluklar görüceksin bak .. bunlar da neymiş  hıh ! dediğinizi duyar gibi oluyorum. e napalım . kaderimse çekerim :)

neyse şu bebeklerde ayrılık anksiyetesi hakkında bir kaç faydalı yazı okudum .merak eden , ihtiyacı olan varsa buradan  ve şuradan  okuyabilirsiniz .

tüm annelere anksiyetesiz , sakin , huşuu dolu günler diliyorum :))

sevgiyle kalın.

14 Şubat 2015 Cumartesi

bugün ÖZGECAN ASLAN ın 14 şubatı olabilirdi ... !!



lise 2. sınıftayım  . yıl muhtemelen 2003 . okuldan eve dönüyorum günlerden pazartesi . Pazartesi günleri buranın pazarı olduğu için ve evimiz pazara uzak olduğu için her pazartesi babaannemlerde olurduk. biz de okul çıkışı oraya gider babamın bizi gelip almasıyla evimize dönerdik..ana caddeden mahalleye döndüm. arkama biri takıldı . çok korktum ,arkama bakamıyordum daha da hızla yürümeye başladım sokakta kimsecikler yoktu. hızlandım . koşmak istedim ama anlayıp birden beni yakalamaya çalışacağından korktum. anlamamış gibi yapmaya çalıştım. gittikçe yaklaştı . az kalmıştı köşeyi döner dönmez bizim mahalleye ulaşacaktım . yürüdüm yürüdüm  . ve evet evimiz görünüyordu artık. arkamdan yaklaştı okul çantama dokundu ama asıl amacı beni taciz etmekti biliyordum . o iğrenç nefesini ensemde hissettim . birden çığlıklar atmaya başladım . bayırdan aşağı doğru kaçarak kayboldu . dedem ve eniştem kapı önündelerdi koşarak yanlarına gittim onlar da kaçan o pisliğin peşinden gittiler . ama o çoktan kaçmıştı. ağladım ağladım .. akşam babamla beraber emniyette aldık soluğu. bana sabıka dosyasını açtılar ve 80 lerden kalma fotoğrafların hiçbirinden bir tespit yapamadım. yıl 2015 hala hatırlıyorum şişme mavi siyah renkli bir mont vardı üstünde ,çiyan sarısı saçları vardı. bir müddet kendime gelemedim . sonra okula da geldi polis. sonuç gene fos. arkadaşlarım seferber oldular benim için. o zaman mobese de yok ki ... velhasıl bana acı bir hatıra olarak kazındı  bu olay.

 12 sene oldu ,evlendim 1 çocuğum var ve hala sokakta yalnız yürüdüğüm zaman yaprak çıtırtısından bile korkarım. arkama biri takıldı zannederim . hep kalabalıklar içinde güvende hissederim. o adam bana hiç bir şey yapamamışken ,12 sene geçmesine rağmen bu anlattıklarımın etkisini dün gibi hissediyorken , Allah aşkına soruyorum size tecavüze uğrayan , fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalan kadınların hali nedir sizce ?

Bizim kültürümüz , bizim ahlakımız, görgümüz ,NAMUS bilincimiz hangi ara bu kadar yozlaştırıldı?O NASIL BİR BABADIR Kİ OĞLUNUN YAPTIĞI BU VAHŞETİ GÖZ  ARDI EDİP YOK ETMEYE ÇALIŞSIN?

ben sevgililer gününü falan kutlayamıyorum . 20 yaşında pırıl pırıl bir can , bir zorbanın, insan suretinde görünen bir şeytanın hayvani isteklerine maruz kaldı . Kendini koruyamadı , canını namusunu koruyamadı . Bir hiç uğruna canice vahşice öldürüldü! Ve bizim canları istediğinde 1 gecede istedikleri yasaları meclisten geçirebilen devletimiz her nedense kadın şiddetine , namus kisvesi adı altında cinayet işleyenlere, tecavüzcülere halen caydırıcı bir kanun , çalışma yapamıyor ! 
Hala bir kadın akşam sokakta içi rahat şekilde yürüyemezken , bi taksiye , dolmuşa yalnız binemezken , iş yerinde psikolojik sözlü ve fiziksel tacize uğrayabiliyorken  ben rahat uyuyamam. 

Saçma sapan yok öğrenci eviydi , erkek kız ayrımcılığıydı , baş örtüsü , kürtaj, 3 çocuk tu derken toplumun zaten kadına olan bilincini iyice yerlere çektiler . Eğitim şart , adalet hukuk şart bunlar olmazsa işte bunlar olur . 

Artık içinde birazcık toplum bilinci vicdan olan herkesin bu duruma sert bir şekilde tepkisini koyması ve bi dur demesi gerekiyor ! Başka türlüsü olmaz bugün özgecanın başına gelenler yarın bizim de başımıza gelebilir ! 
Ailesine sabır ve başsağlığı diliyorum . 
Sevgiyle , insanlıkla kalın... 

10 Şubat 2015 Salı

bizim diş partimiz

merhaba . oğlumun dişi çıkar çıkmaz hevesle planladığım diş buğdayını 2 gün evvel yaptık. . bizim buralarda çok bilinmediğini zannettiğim diş buğdayı organizasyonu buralarda da kutlanmaya başlanmış.
eskiden ilk dişi çıkan bebeğin dişlerinin , buğday gibi sağlam, bereketli ,sağlıklı olması temennileri dolayısıyla abartıdan uzak, akrabalarla hazırlanan nohutlu buğday, parti organizasyon işletmelerinin de tanıtımlarıyla baya popüler bir olay olmuş çıkmış.

oğlumun ÖZGE TEYZESİ  sayesinde çok mu çok tatlı ve bir o kadar da yorucu olan tatlı diş kurabiyelerinden yaptık. hatıra olsun ,güzel bir anı olarak saklansın diye. oğlanı anneme yolladığım gibi başladık kurabiye yapımına . özge bu konularda oldukça hamarat bir hatun olduğundan alet edevat konusunda da bir pasta şefi kadar donanımlıydı. akşam 8 den gece 2 ye kadar muhabbet eşliğinde oğlumun papyonlu , donlu diş kurabiyelerini yaptık.




diş buğdayını da takip ettiğim öğrenen annenin  yazısı sayesinde geleneksel ve herkesin fazla yiyemediği klasik bir tat olmaktan çıkarıp güzel bir tatlı çeşidi haline getirdik.. boşuna dememişler akıl akıldan üstündür diye :)







sonra herkesin yaptığı gelecek okuma ritüelini uyguladık . bir tepsinin içine makas,defter,ateşölçer,müzik aleti,kalem gibi mesleki açıdan anlamlandırabileceğimiz eşyaları koyduk . bizim oğlan tepsiyi ve içindekileri elinin tersiyle savuşturuverdi.eyvah adam hiç bişey olmayacak dedim ! yok yok yerini beğenmemiştir o dedik hemen oğlanı mama sandalyesinden yere aldık gene tepsiyi ve içindekileri aynı düzende önüne koyduk . o tepsi gene elin tersiyle itildi! sonra tepsiden kurtulup herşeyi önüne koyduk bizim şapşik direkt kitaba sarıldı . ohh okuyacak bu oğlan çook şükür diye klasik anne edasıyla kucakladım , sarıldım. eninde sonunda bir şekilde okuyacak ama sanırım önüne dayatılan hiç birşeyden hazzetmeyecek :) etmesin de zaten.

kendi olsun bize bağımlı olmasın . mutlu olsun , huzurlu olsun . az olsun ÖZ olsun. adam olsun , ayakları yere sağlam bassın.

buğday tanesi ile ilgili çok güzel bir yazı okumuştum.  yazıda diyor ki ;


KENDİSİNİ ÜÇ GELECEK BEKLEYEN BİR BUĞDAY TANESİ GİBİYİM.BUĞDAY TANESİ BİR ÇUVALA KONDUKTAN SONRA BİR DOMUZA YEDİRİLMEK ÜZERE AHIRA BOŞALTILABİLİR.YA DA EKMEK YAPILMAK ÜZERE ÖĞÜTÜLEBİLİR.YA DA ALTIN BAŞAĞIN BİR TANEDEN BİNLERCE ÜRETİLEBİLMESİ İÇİN TOPRAĞA EKİLEBİLİR.
BEN , TEK BİR FARKLA BUĞDAY TANESİ GİBİYİM;BUĞDAY TANESİ DOMUZA YEDİRİLMEK , YA DA EKMEK İÇİN ÖĞÜTÜLMEK YA DA ÇOĞALMAK İÇİN TOĞRAĞA EKİLMEK ARASINDA BİR SEÇİM YAPAMAZ. OYSA BEN SEÇEBİLİRİM.
HAYATIMI NE BİR DOMUZA YEDİRECEĞİM NE DE BAŞKALARI TARAFINDAN PARÇALANIP YENİLMEK ÜZERE ÜMİTSİZLİK TAŞLARI ARASINDA ÖĞÜTÜLECEĞİM.

tüm hayatın buğday gibi bereketli,dişlerin gibi sağlam temeller üzerine kurulu , gözlerin gibi ışıl ışıl olsun yavrum . ilk dişin ve gelecek dişlerin hayırlı olsun .

sevgiyle kalın...



4 Şubat 2015 Çarşamba

Atarlanan bebek !!!


  Son bir iki haftadır oğlumun üzerinde bir gerginlik gözlemliyorum. Hırsla bağırmaları,
memeyi elleriyle hırsla cimcirmesi :)) , elimi yüzümü tırmalaması , hep kucağımda olması , beni bir lokmada yutmaya çalışması ağzını açarak ağzıma gözüme saldırması, yere yatırdığım an kendini deli gibi sıkarak bağırması gibi şeyler 
Ne oldu bu çocuğa ? Etrafa sakin , çok mazlum diye tanıttığım , insan canlısı, pozitif , kendiyle barışık , Mutlu,gülücüklerinden bi gülücük daha çıkan oğluma ne olmuştu ? Yanlış bir şey mi yapıyorum? Gibi sorularla baş başa kaldım . 
Şu aralar emekleme derdinde . Ellerinin ve ayaklarının üzerinde emekler pozisyonda durabiliyor fakat ilerleyemiyor, öylece kalıyor sonra yorulup yatıyor ya da geri geri gidip bağrınmaya başlıyor, her zamankinden daha hareketli , etraftaki herşeye saldırıyor, herşeyi ellemeye çalışıyor , konuşmaya çalışıyor , eşyaları yere atmayı öğrendi ben geri veriyorum bir daha atıyor aa düştüüü oyunu oynuyoruz ,benim kucağımdayken beni ittiriyor bırakınca kucak diye ağlıyor . Duvara tosladım ! Bir şeyler var ve ben anlamıyorum . Dişini yeni çıkardı ve çok rahat atlattık sanırım bu 2. Dalga biraz daha şiddetli geçecek diyorum ama dişten kaynaklanan bir huzursuzluk yok saman alevi gibi parlayan ,  ergen gibi atarlanan bir küçük adam var karşımda

Sonra kendimi sorguluyorum benden geçen birşeyler mi var diye . Evet çok zor bir ay geçirdim , ama bana bu zorluğu yaşatan şeyleri sınırlarımın gerisinde tutuyorum . Tavrımı koydum , zamana bıraktım , çomak sokup karıştırmaya çalışanlara da kendimi sert bir dille ifade ettim . Ve bunu bebeğime yansıtmamak için elimden geleni yapıyorum . Öyle sürekli bağrış çağrış bir ev ortamımız yok. Doğumdan beri 1 kere oldu ve ben artık gerçekten çok serttim  . Bunun da sadece etkili olacağını düşünmüyorum . Gerçi bir doktor kontrolünde doktoruma sametin uyku düzeninde değişiklikler olduğunu söylediğimde sen iyi olursan o da iyi olur , senle alakalı dediğinde çok şaşırmıştım . Çoğu şeyi psikolojiye bağlayan bi doktor. Kesinlikle katılıyorum , anne psikolojisi bir bebek için en önemli şeydir ama bu da yeterli değil , başka bişeyler var ... Bu kadar asabiyet normal olmasa gerek . 
Neyse velhasıl büyümenin  sancılı ve oldukça zorlayıcı diğer yüzüyle tanıştım .bu aylarda normal olarak görülüyormuş 2 yaş sendromu gibi yani . Çok güzel , beni inanılmaz rahatlatan bu konuyla alakalı bir yazı okudum Buradan okuyabilirsiniz. Benim sorularıma cevap olan yazılardan biri .

Hemen aldım elime telefonu pıtır pıtır size yazıyorum. Ay bu telefonla yazmak da ne zormuş ayol ! Olsun teknoloji iyidir. Yaşasın 3g, yaşasın akıllı telefonlar, yaşasın yatak odasında yorganın altında telefonla blog yazmak :)))

Sevgiyle kalın ...

2 Şubat 2015 Pazartesi

BEN im uyku eğitimim 3

sezgilerine güven !

selamlar . bugün samet'le uyku rutini oluşturmaya çalışmamızın 3. günü . . ve ben dün gece iç güdülerimle hareket ederek başka bir yol denedim. samet'i yanıma aldım sanki gene yanımda uyuyacakmış gibi - ha tabi bizde şöyle oluyor samet genellikle alt katta uykuya başlıyor yukarıda devam ediyor --  yukarıya çıktık yanıma aldım doya doya emzirdim sarıldım,kokladım,sevdim,okşadım ,severken ağladım filan sonra uykuya tamamen girince hoopp yallah paşam beşiğe :)) saat başı uyanıp anasını kanırtan oğlum 12 den 3 e kadar mışıl mışıl uyudu..işin tuhaf kısmı bu sefer de ben uyuyamadım :) çocuk beşiğinde uyudukça benim uykum kaçtı .

atladığım şey şuydu : ben sadece samet'in uyku alışkanlığını değil, kendi uyku alışkanlığımı da değiştiriyorum. onu mu eğitiyorum kendimi mi eğitiyorum dün gece çıktı ortaya. yatakta koca bir boşluk saçlarını koklayamıyorum,nefesi bana değmiyor , yatakta hala daracık yere yatıyorum eğreti gibi :) yanım boş...bozuldum yahu . bak sıpaya nasıl da uyuyo fosur fosur diye homurdanıyorum sonra da diyorum kızım manyak mısın bırak uyusun işte istediğin bu değil miydi senin ?  ve evet sadece  belli bir düzende uyumaya alışmış olan bebekler annelerine bağımlı olmazlar , annelerini de kendilerine bağımlı hale getirirler miş ! öğreniyoruz anacım ,daha neler görücez .

neyse sabah uyandık ikimiz de kahvaltımızı ettikten sonra öğle uykusu zamanı geldi . ben gene iç güdülerime güvenle - tabi geceyi ben kazanmışım güdülerim de güdülerim diye dolaşıyorum - hiç zorlamadan her zamanki gibi dizime aldım  bu arada burada inanılmaz fırtına var 2 gündür kapı cam açamıyoruz . mutfak camını aralamıştım rüzgarın şiddetinden korkunca hemen beşiğine yatırıp camı kapatıp geldim. o arada uykuya daldı dalacak o boyutta. hemen beşiğin kilidini açıp minik minik sallamaya başladım ama çok uykuluydu ya da iyi saatindeydi yoksa çıldırır zaten bu ara dişleri yüzünden çok sinirli bi sopası olsa sıradan geçirecek babasını da beni de:) ve nihayetinde çok çok az bir sallamayla bizim oğlan bugün beşiğinde uykuya daldı . hemen odadan çıktım uzatmadım . ben çıkınca bağırdı eeeehhhh diye :) adam horoz ya ! hiç oralı olmadım ben de ona omuz silktim hıh ! diye döndü totosunu yattı .. yuppiii!! kop kop kop !!

yalnız bu arada kafama takılan bir şey var acaba bu çocuk yerini mi yadırgıyor. bizim bu alt kattaki beşiğin her yeri ayrı oynuyor ama onda sanki daha rahatmış gibi geliyor. bilemedim ..


evet sanırım gerçekten sonunda gülen ben olacağım . hem de tam da istediğim şekilde . oğlum mutlu , ben mutlu , ağlamak yok , baskı yok, zorlamak yok .. bi türlü örtüşemediğim uyku metodlarına totom totom gitmek zorunda kalmadığım için mutluyum. efferimmm bana :))

sevgiyle kalın .

Popüler Yayınlar